Yazar "Baran, Leyla" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 18 / 18
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Acil Serviste Hasta Güvenliği(Nobel Akademik Yayıncılık, 2023) Baran, LeylaÖzet Acil servis; acil sağlık hizmeti ihtiyacı olan hastalara sağlık hizmeti sunulan poliklinik ve yataklı servis işlevi görebilen sağlık tesisi bölümüdür. Tüm gün kesintisiz olarak acil sağlık hizmeti veren acil servisler doğal olarak hastane içinde en fazla karmaşanın olduğu yerlerdir. Acil servisler hasta güvenliği açısından oldukça riskli servislerdir. Tıbbi hata, hastaya sunulan sağlık hizmetleri sırasında ortaya çıkan herhangi bir olumsuzluğun nedeni olup sağlık kurumlarının ve çalışanlarının yetersiz bilgisi, beceri eksikliği, deneyimsizliği veya ilgisizliği sonucunda gerçekleştirdikleri, kabul gören uygulama standartlarının altında kalan tedavi ve işlemler sonucunda, hastanın zarar görmesine, yaralanmasına veya ölümüne neden olan, çoğunlukla mesleki ihmalle ortaya çıkmış zararlardır. Kontrol edilemeyen iş yükü, öngörülemeyen çok sayıda hasta, tedavi ve bakıma farklı disiplinlerden çok sayıda sağlık profesyonellerinin katılımı acil servislerde hata için risk faktörüdür. Hasta güvenliğinde temel hedef; sağlık hizmetleri sunumu sırasında tıbbi hataları engelleyerek hatalar nedeniyle hastayı olası zararlardan koruyacak ve hata olasılığını ortadan kaldıracak bir sistemin kurulmasıdır. Hasta güvenliğindeki ortak eksiklikler; yetersiz iletişim, liderlik, ekip çalışması ve güvenlik süreçleri konusunda yetersiz bilgilendirmeler, advers olayların analizlerindeki ve raporlamadaki eksiklikleri içerir. Tıbbi hataların önlenmesinde hasta güvenliği kültürünün geliştirilmesi önemli faktörlerin başındadır. Sağlık kurumlarında güvenlik kültürü; bireysel ve ekip olarak sağlık profesyonellerinin hasta güvenliği konusunda bilinçlenmelerini ve hastaların zarar görmelerini önlemeyi/zarar veren durumların oluşmamasını hedeflemektedir. Sağlık hizmetlerinde meydana gelen hataların tanımlanmasını ve bu hatalardan dolayı hastaların zarar görmesinin engellenmesini sağlayan en önemli yöntem, tıbbi hataların raporlanması ve analizidir. Hasta güvenliği kültürünün oluşturulması ve yaygınlaştırılması, sağlık kurumlarında tıbbi hataları azaltacak organizasyonların oluşmasını sağlayacak ve bu şekilde hem sağlık çalışanları hem de hastaların zarar görmesi engellenmiş olacaktır.Öğe THE DETERMINATION OF NURSING DIAGNOSIS AND PROCESSKNOWLEDGE OF NURSING SENIOR STUDENTS(2023) Özdemir, Handan; Baran, LeylaABSTRACT The study was conducted to eliminate the use of nursing diagnosis and process knowledge by senior nursing students. The research was carried out on 71 senior nursing students who had practice experience in different clinics before. The data were gathered by using the “Individual identification form” and “Nursing diagnosis and process knowledge Form”. It was found that the mean age of the students was 22.61±1.35, 53.5% were female, 32.4% preferred the nursing profession. While 94.4% of the students reported that a nursing diagnosis was necessary, 33.8% of them stated that they found themselves at a sufficient level in determining a nursing diagnosis. Although approximately half of the students knew the types of nursing diagnosis, only 2.8% of them knew the collobrative diagnosis. While 59.2% of the students were able to list all the stages of the nursing process, it was determined that 47.9% of them found themselves partially sufficient in the practice of the nursing process. Most of the students stated that they had the most difficulties in the assessment phase of the nursing process and that they applied the most comfortable evaluation phase.Öğe Enteral Beslenme Uygulamaları(Akademisyen Kitabevi, 2021) Baran, LeylaAMAÇ: Nazogastrik tüp uygulamasında aşağıdaki amaçlar yer almaktadır: Mideye doğrudan bazı maddeler vermek; • Besin alımında sorun olan, ancak sindirim ve emilim bozukluğu olmayan bireyleri tüp aracılığıyla beslemek (gavaj), • Mide kanamasını durdurmak için buzlu su vermek, • Zehirli maddeleri nötralize etmek için ilaç ya da su vermek, • Kontrast madde vermek, Mide içeriğini boşaltmak; • Kaza ya da kasıtlı olarak alınan zehirli maddeleri veya aşırı dozda alınan ilacı dışarı çıkarmak, mideyi yıkamak (lavaj), • Majör travma ya da cerrahi sonrası aspirasyonu önlemek için mide içeriğini dışarı almak, • Kardiyopulmoner resusitasyon sırasında midede biriken havayı çıkarmak, • Bulantı ve kusmanın önlenmesi için mide içeriğini boşaltmak, • Midedeki sıvı ve gazları boşaltarak mide basıncını azaltmak (dekompresyon), • Mide kanamasında mide içeriğini boşaltmak, • Bağırsak tıkanıklığında ve diğer gastrointestinal hastalıklarda gerginliği azaltmak, Mide işlevini ya da içeriğini test etmek; • Laboratuvar incelemesi için mide içeriğinden numune almak (gastrik analiz/ mide tubajı), • Mide basıncını veya motor sistemin etkinliğini test etmek.Öğe Examining the hand hygiene beliefs and practices of nursing students and the effectiveness of their handwashing behaviour(Wiley Online Library, 2020) Ceylan, Burcu; Güneş, Ülkü; Baran, Leyla; Ozturk, Huri; Sahbudak, GulAims and objectives: To examine the hand hygiene beliefs and practices of Turkish nursing students and the effectiveness of their handwashing. Background: Handwashing is the most important part of preventing cross-infection, but there is a considerable amount of evidence that shows that the handwashing technique of nurses and nursing students is not always very effective. Design/methods: This research was carried out in two stages and is type of descriptive, analytical and observational. The study comprised 563 students from a Faculty of Nursing. Besides evaluating the nursing students' sociodemographic data, we assessed their beliefs and hand hygiene practices using a Hand Hygiene Beliefs Scale (HHBS) and Hand Hygiene Practices Inventory (HHPI) and also used with "Derma LiteCheck" device to assess how effectively they washed their hands. The STROBE checklist was used. Results: The handwashing frequency of the female students was significantly higher. The scores on both the HHBS and the HHPI were significantly higher among the female students compared to the males. The dirtiest areas of the hand were determined as nails (nail beds, beneath the nails), skin between the fingers and fingertips. Conclusions: The results of our study indicate that although student nurses have positive perceptions about hand hygiene and appear to have developed good habits, the effectiveness of their handwashing is poor. Relevance to clinical practice: It is of great importance that UV light and florescent gel are made readily available both at nursing schools and in hospitals and other health institutions since these elements are useful in providing immediate visual feedback for a full assessment of handwashing behaviour.Öğe Examining the hand hygiene beliefs and practices of nursing students and the effectiveness of their handwashing behaviour(Journal of Clinical Nursing, 2020) Baran, Leyla; Ceylan, Burcu; Güneş, Ülkü Yapucu; Öztürk, Huri; Sahbudak, GülAims and objectives: To examine the hand hygiene beliefs and practices of Turkish nursing students and the effectiveness of their handwashing. Background: Handwashing is the most important part of preventing cross-infection, but there is a considerable amount of evidence that shows that the handwashing technique of nurses and nursing students is not always very effective. Design/Methods: This research was carried out in two stages and is type of descriptive, analytical and observational. The study comprised 563 students from a Faculty of Nursing. Besides evaluating the nursing students' sociodemographic data, we assessed their beliefs and hand hygiene practices using a Hand Hygiene Beliefs Scale (HHBS) and Hand Hygiene Practices Inventory (HHPI) and also used with “Derma LiteCheck” device to assess how effectively they washed their hands. The STROBE checklist was used. Results: The handwashing frequency of the female students was significantly higher. The scores on both the HHBS and the HHPI were significantly higher among the female students compared to the males. The dirtiest areas of the hand were determined as nails (nail beds, beneath the nails), skin between the fingers and fingertips. Conclusions: The results of our study indicate that although student nurses have positive perceptions about hand hygiene and appear to have developed good habits, the effectiveness of their handwashing is poor. Relevance to clinical practice: It is of great importance that UV light and florescent gel are made readily available both at nursing schools and in hospitals and other health institutions since these elements are useful in providing immediate visual feedback for a full assessment of handwashing behaviour.Öğe Frequency of Clinical Alarms in Intensive Care Units and Nurses' Sensitivity to Them: An Observational Study(26.05.2021) Ceylan, Burcu; Baran, Leyla; Güneş, ÜlküBackground All clinical alarms require nurses to respond even if an intervention is not needed. Nurses are expected to respond appropriately to each alarm and establish priorities among their care practices accordingly. This study was conducted to examine the number and types of clinical device alarms used in intensive care units, the duration of their activation, and nurses’ degree of sensitivity to them. Methods This observational study was conducted in 4 intensive care units in a university hospital in Turkey. A total of 20 nurses (5 from each unit) were observed for a total of 80 hours. The alarms were categorized as valid, false, or technical. Results During the study observation period, the mean number of alarms sounding per hour per bed was 1.8. A total of 144 alarms were recorded, of which 70.8% were valid, 15.3% were false, and 13.9% were technical. The mean duration of alarm activation was 8 minutes for valid alarms, 14 minutes for false alarms, and 53 minutes for technical alarms. Conclusions Nurses’ responses to alarms differ depending on alarm type; for alarms that do not require an emergency intervention, nurses tend to respond late or not at all.Öğe Frequency of clinical alarms in intensive care units and nurses’ sensitivity to them: An observational study(American Journal of Critical Care, 2021) Baran, Leyla; Ceylan, Burcu; Güneş, Ülkü YapucuBackground All clinical alarms require nurses to respond even if an intervention is not needed. Nurses are expected to respond appropriately to each alarm and establish priorities among their care practices accordingly. This study was conducted to examine the number and types of clinical device alarms used in intensive care units, the duration of their activation, and nurses’ degree of sensitivity to them. Methods This observational study was conducted in 4 intensive care units in a university hospital in Turkey. A total of 20 nurses (5 from each unit) were observed for a total of 80 hours. The alarms were categorized as valid, false, or technical. Results During the study observation period, the mean number of alarms sounding per hour per bed was 1.8. A total of 144 alarms were recorded, of which 70.8% were valid, 15.3% were false, and 13.9% were technical. The mean duration of alarm activation was 8 minutes for valid alarms, 14 minutes for false alarms, and 53 minutes for technical alarms. Conclusions Nurses’ responses to alarms differ depend-ing on alarm type; for alarms that do not require an emergency intervention, nurses tend to respond late or not at all. (American Journal of Critical Care. 2021;30:186-192).Öğe Hemşirelerin Deprem Kaygısının Stres Düzeyine Etkisinin İncelenmesi(30.04.2023) Baran, Leyla; Işık, ZozanBu araştırmanın amacı hemşirelerde deprem sonrası oluşan travmanın stres düzeyine etkisinin incelenmesidir. Araştırmanın evrenini Mardin Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışan 430 hemşire oluşturmaktadır. Örneklemi ise, araştırmanın içleme kriterlerine uyan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 248 hemşire oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplamak için; Birey Tanıtıcı Bilgi Formu, Deprem Sonrası Travma Düzeyini Belirleme Ölçeği (DSTDBÖ) ve Hemşire Stres Ölçeği (HSÖ) kullanılmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiklerden ve parametrik olan ve parametrik olmayan verilerde kullanıma uygun korelasyon tekniklerinden yararlanılmıştır. Araştırmaya katılan hemşirelerin yaş ortalaması 29.93±6.36 (Min-Max=21-60) olup, %62.5’i kadındır. Hemşirelerin %59.3’ü depreme mesai saatinde denk gelmiş olup %71.8’i deprem anında ne yapılması gerektiğini bildiğini belirtmiştir fakat sadece %10.1’i deprem anında ne yapması gerektiğini açıkça ifade etmiştir. HSÖ’den alınan toplam puan ortalaması= 83.84±18.50’dir (Min-Max=38-136) ve DSTDBÖ’dan alınan toplam puan ortalaması= 59.14±13.80 (Min-Max=26-92) olarak hesaplanmıştır. Hemşirelerde deprem kaygısı ile stres düzeyi arasında pozitif yönde bir ilişki olduğu belirlenmiştir (r=0.319). Ayrıca hemşirelerin %63.3’ü en az bir depremzedeye bakım verdiğini belirtip, %62.1’i hastanın depremzede olmasından kaynaklı bakımlarının etkilendiğini belirtmiştir. Hemşirelerin %36.7’si depremde en az bir kayıp yaşadığını, 60.1’’i korku nedeniyle deprem bölgesinde çalışmak istemediğini belirtmiştir. Öte yandan hemşirelerin %61.7’si eğitim hayatında, %43.1’i meslek hayatında doğal afetlerle ilgili eğitim aldığını belirtmiş olup, sadece %0.8’i deprem anında soğuk kanlılığını koruyabildiğini bildirmiştir. Hemşirelerin %96’sında mevcut durumda doğal afetlerle ilgili eğitim almak isteği saptanmıştır. Normal şartlarda mesleğini sürdürürken birçok stres faktörüyle mücadele eden hemşireler deprem sonrasında; depremzede oldukları halde insani ve mesleki değerler doğrultusunda diğer depremzedelere bakım vermiş ve yakınlarını kaybetme sonrası yas süreçlerini ertelemişlerdir. Bu durum sonucunda, hemşirelerin fiziksel ve ruhsal travma düzeylerindeki artışın stres düzeylerini etkilemesi kaçınılmaz bir sonuçtur.Öğe Hemşirelik Öğrencilerinin Özyeterlilik Düzeyleri ile Psikomotor Becerileri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi(26.10.2020) Baran, Leyla; Güneş, Ülkü; Khorshid, LeylaBu çalışma hemşirelik öğrencilerinin özyeterlilik düzeyleri ile intravenöz kateter yerleştirme psikomotor becerisi arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla planlanmıştır. Tanımlayıcı nitelikte olan bu çalışmanın verileri Kasım 2017 ve Ocak 2018 tarihleri arasında toplanmıştır. Araştırmanın evrenini bir hemşirelik fakültesinde öğrenim gören 2. sınıf öğrencileri (N=298), örneklemini ise araştırmaya katılmayı kabul eden öğrenciler oluşturmuştur (n=94). Verilerin toplanmasında “Birey Tanıcı Bilgi Formu”, “Genel Özyeterlilik Ölçeği” ve “İntravenöz Kateter Yerleştirme İşlem Basamakları Kontrol Listesi” kullanılmıştır. Çalışma sonucunda öğrencilerin özyeterlilik düzeylerinin orta düzeyde olduğu ve özyeterlilik düzeyleri ile İntravenöz kateter yerleştirme psikomotor becerileri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olmadığı saptanmıştır. Çalışmada sadece bir psikomotor beceri değerlendirilmiştir. Bu nedenle, özyeterlilik ve psikomotor beceriler arasındaki ilişkiye odaklanan ve diğer psikomotor becerilerin de kullanıldığı ileri araştırmalara gereksinim duyulmaktadır.Öğe Investigation of the Necessity of Aspiration During the Intramuscular Injection Administered in the Ventrogluteal Site and Its Effect on Pain: A Randomized Controlled Trial(Sage Journals, 2022) Baran, Leyla; Güneş, Ülkü; Dönmez, HilalThis experimental study, which was conducted to examine the necessity of aspiration procedure and its effect on pain in intramuscular (IM) injections made into the ventrogluteal site (VGS), is randomized controlled and double-blind. The patients in the study group (n = 834) were assigned to the IM group with the aspiration period of 5 to 10 seconds (Implementation Group A-IGA), the aspiration period of 1 to 2 seconds (Control Group-CG), and no aspiration (Implementation Group B-IGB) according to stratified block randomization list. Patients’ pain levels were evaluated with the Visual Analog Scale (VAS). No bleeding was observed when aspiration periods of 1 to 2 and 5 to 10 seconds were followed during the injections administered to the VGS. The difference between the pain medians of patients in IGB and the CG were not significant (p =.521). It can be said that there is no need to apply aspiration in IM applied into the VGS if the correct site is determinedÖğe Investigation of the Necessity of Aspiration During the Intramuscular Injection Administered in the Ventrogluteal Site and Its Effect on Pain: A Randomized Controlled Trial(11.01.2023) Baran, Leyla; Güneş, Ülkü; Dönmez, HilalAbstract This experimental study, which was conducted to examine the necessity of aspiration procedure and its effect on pain in intramuscular (IM) injections made into the ventrogluteal site (VGS), is randomized controlled and double-blind. The patients in the study group (n = 834) were assigned to the IM group with the aspiration period of 5 to 10 seconds (Implementation Group A-IGA), the aspiration period of 1 to 2 seconds (Control Group-CG), and no aspiration (Implementation Group B-IGB) according to stratified block randomization list. Patients’ pain levels were evaluated with the Visual Analog Scale (VAS). No bleeding was observed when aspiration periods of 1 to 2 and 5 to 10 seconds were followed during the injections administered to the VGS. The difference between the pain medians of patients in IGB and the CG were not significant (p = .521). It can be said that there is no need to apply aspiration in IM applied into the VGS if the correct site is determined.Öğe INVESTIGATION OF THE RELATIONSHIP BETWEEN DOSAGECALCULATION SKILLS AND SELF-EFFICACY LEVELS OF NURSING ANDMIDWIFERY STUDENTS.(2023) Baran, Leyla; Öztürk, HuriGiriş: Öz-etkililik-yeterlik ve ilaç dozu hesaplama arasındaki ilişkiye dair yapılan araştırmalar sınırlıdır, ancak mevcut çalışmalar becerilerine güvenen bireylerin ilaç dozlarını daha doğru bir şekilde hesapladığını göstermektedir. Amaç: Bu çalışmanın temel amacı, hemşirelik ve ebelik öğrencileri arasında ilaç dozu hesaplama becerileri ile öz-etkililik-yeterlik düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bu amaçla, çalışma, her iki öğrenci grubunun ilaç dozu hesaplama beceri (IDHB) testi performanslarını ve öz-etkililik-yeterlik düzeylerini değerlendirmeyi ve karşılaştırmayı hedeflemiştir. Metodoloji: Tanımlayıcı bir çalışma tasarımı kullanılmıştır. Yöntemler: Çalışma, Mardin Artuklu Üniversitesi hemşirelik ve ebelik programlarından Nisan ve Mayıs 2022 tarihleri arasında 370 öğrenciyi (Hemşirelik: 195, Ebelik: 175) içermektedir. Öğrenciler belirli bir örnekleme yöntemi kullanılmadan gönüllülük esasına dayanarak çalışmaya dâhil edilmiştir. Veriler, öğrencilerin sosyodemografik özelliklerini içeren bir birey tanıtıcı bilgi formu, araştırmacılar tarafından oluşturulan 30 sorudan oluşan bir İlaç Dozu Hesaplama Beceri (IDHB) testi ve Sherer (1982) tarafından geliştirilen ve Gözüm ve Aksayan (1999) tarafından Türkçeye uyarlanan 23 maddelik Öz- Etkililik-Yeterlik Ölçeği (ÖEYÖ) kullanılarak toplanmıştır. Demografik veriler, IDHB test performansı ve öğrencilerin öz-etkililik-yeterlik düzeyleri tanımlayıcı istatistikler kullanılarak analiz edilmiştir. ÖEYÖ, minimum 23 ve maksimum 115 puan aralığına izin verir ve daha yüksek toplam puan daha yüksek öz-etkililik-yeterlik algısını gösterir. Öğrencilerin IDHB performansı 30 soruluk bir testle değerlendirilmiştir. Tanımlayıcı istatistiklerden sayılar ve yüzdelerin rapor edilmesinin yanı sıra, Mann Whitney U testi, iki bağımsız grup (hemşirelik ve ebelik öğrencileri, üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencileri) arasında karşılaştırma yapmak için uygulanmıştır. Ayrıca, ÖEYÖ’nin her alt boyutunun normal dağılımı, Kolmogorov-Smirnov ve Shapiro-Wilk testleri kullanılarak test edilmiştir. Hemşirelik ve ebelik öğrencileri arasındaki öz-etkililik-yeterlik ile doz hesaplama becerileri arasındaki ilişkiyi değerlendirmek için parametrik olmayan Spearman sıra korelasyon katsayısı hesaplanmıştır. Bulgular: Çalışmaya toplamda 195 öğrenci gönüllü olmuştur (Hemşirelik: 102, Ebelik: 93; Üçüncü Sınıf: 108, Dördüncü Sınıf: 87). Her iki grup da benzer sosyodemografik özelliklere sahipti ve çoğunlukla kadın öğrencilerden (% 79,5) oluşmaktadır. Grubun ortalama yaşı yaklaşık olarak 22.22±1.54 (min- maks=20-32) bulundu. Hemşirelik öğrencilerinin ortalama IDHB test puanları 13.33±2.819, ebelik öğrencilerinin ortalama puanları 14.37±2.125, üçüncü sınıf öğrencilerinin ortalama puanları 13.46±2.541 ve dördüncü sınıf öğrencilerinin ortalama puanları 14.28±2.523 idi. Her iki grup arasındaki farklar Mann Whitney U testine göre istatistiksel olarak anlamlıydı (z=-2.180, p=0.029 ve z=-2.804, p=0.005, sırasıyla). Tüm grubun Öz-etkililik-yeterlik ölçeği ortalama toplam puan 75.95±9.929 idi, bu da yüksek bir öz-etkililik-yeterlik düzeyini göstermektedir. Spearman Korelasyonu sonuçlarına göre, öz-etkililik-yeterlik düzeyleri ile doz hesaplama becerileri arasında düşük düzeyde pozitif bir ilişki bulunmuştur (r=0.137, p=0.057), ancak bu istatistiksel olarak anlamlı değildir. Sonuç: Bu çalışma, hemşirelik ve ebelik öğrencileri arasında doz hesaplama becerileri ile öz- etkililik-yeterlik düzeyleri arasında düşük düzeyde pozitif bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle, öğrencilerin öz-etkililik-yeterlik ve İDHB test performanslarını artırmak için etkili eğitimsel müdahaleleri araştırmak faydalı olacaktır. Ayrıca, gelecekteki çalışmaların genel öz-etkililik-yeterlik testleri kullanmak yerine daha spesifik olarak aritmetik öz yeterlik matematik anksiyetesi gibi ölçücü testlerle İDHB performansı arasındaki ilişkiyi incelemesi yararlı olabilir.Öğe Medication administration error reporting rate and perceived barriers among nurses in Turkey(30.12.2020) Güneş, Ülkü; Baran, Leyla; Ceylan, BurcuThis study was planned to determine the barriers perceived by nurses in medication administration error (MAE) reporting. The data of this descriptive and crosssectional study were collected between January and April 2017. The universe of the study consisted of nurses working in two hospitals in Turkey (N=547). The sample of the study consisted of nurses who met the inclusion criteria of the study and agreed to participate in the study (n=253). The overall response rate is 64%. 90.5% of nurses are women. The mean age of the nurses was 33.5 years. Their mean nursing experience was 10.4 years (SD 8.43 years). Of the study population, only 32% experienced a medication administration error during their working lives and who had a medication error experience, 23.5% reported their error. The most common perceived barriers among nurses are “heavy workload” (81.4%), “fear of being accused by supervisor” (80.6%) and “management believes that medication administration error is caused by individual factors rather than system factors” (80.2%). It was observed that the nurses made a medication administration error, but the majority were not reported.Öğe Medication Errors Made by Nursing Students in Turkey(05-06.2020) Güneş, Ülkü; Efteli, Elçin; Baran, Leyla; Öztürk, Huri; Şahbudak, GülAbstract Background: Medication errors are a serious problem in the world and one of the most common medical errors that threaten patient safety. Current studies on medication errors focuses on nurses, there is insufficient data available concerning the type of medication errors committed by nursing students. Objectives: The purpose of this study is to determine the types of medication errors made by the nursing students through a web-based medication error reporting system, and to explore the causes of these errors, their frequencies, categories and the factors that contribute to their occurrence. Design: A descriptive study. Setting: A faculty of nursing in Turkey Participants: All 2nd, 3rd and 4th year nursing students (1156 students) in the faculty of nursing Methodology: The study was conducted in a faculty of nursing between the years of 2016 - 2017. We developed a web-based medication error reporting system for nursing students to use during their clinical practices. All students (1156 students) who were in clinical practice were invited to participate. The students used the "Medication Error Reporting System" to submit their medication errors. Results: A total of 1156 students reported 72 medication errors over the course of 28 weeks. The most common type of medication error to be reported was “treatment delay” at a rate of 76.4% and the most common cause of medication errors was “poor communication” at a rate of 38.7%. Conclusions: Although the reporting rate is quite low, we have suspected that the number of medication errors involved nursing students may be probably more than the reported. The medication errors made by nursing students are generally due to a lack of knowledge and experience, poor communication and carelessness. Therefore, patient safety issues should be integrated throughout the courses offered in the nursing program in order to develop the culture of safety.Öğe A retrospective descriptive study of NANDA-I nursing diagnoses used by midwives working in obstetrics and gynecologic service: An example from south-eastern Turkey(Wiley Online Library, 2023) Yeşil, Yeşim; Baran, LeylaPurpose: This study aims to identify NANDA-I nursing diagnoses that midwives working in obstetrics and gynecologic service use while managing the electronic nursing care process. Methods: This retrospective study was conducted in a descriptive way to evaluate electronic care plan records of 3025 patients staying in obstetrics and gynecologic service between April 1, 2020. and April 1, 2021. Diagnoses in the records of the electronic care process were digitalized by two faculty members. Then, NANDA-I nursing diagnoses used by midwives were identified. NANDA-I nursing diagnoses used by midwives were identified. Findings: It was determined that diagnoses in care plans documented from the system within the 1-year period fell into eight domains and 10 classes, and 5819 diagnoses were given in total. The most frequent diagnoses given in obstetrics and gynecologic service were "acute pain" and "risk for bleeding." Conclusion: Findings of this study revealed that nursing care records in obstetrics and gynecologic service did not have a large number of diagnoses and interventions. Implications for nursing practice: Care plans directly reflect the contribution of the care to the patient. Consequently, midwives being aware of and recording nursing diagnoses while giving care will ensure a standardized language and visibility in care. More coverage of midwifery-related diagnoses in the midwifery curriculum will make NANDA-I nursing diagnoses more visible in midwifery as well.Öğe THE USE OF BLENDED LEARNING IN TURKISH NURSING EDUCATION:A SCOPING REVIEW(2023) Öztürk, Huri; Baran, LeylaABSTRACT Background: The literature emphasizes the integration of innovative techniques alongside traditional learning in nursing education, especially heightened during the Covid-19 pandemic when in-person classroom-based learning faced limitations. This study aims to explore what extent blended learning (BL) has been employed in nursing education in Türkiye. Aims: This research aims to map the academic literature of existing research and debates about using BL in nursing education in the Turkish context and guide Turkish nursing educators by identifying and demonstrating existing evidence around BL techniques. Design: Scoping review. Methods: Prior to commencing the review, the scoping review methodological guidance provided by Peter et al. (2020) was diligently followed. To ensure clarity and structure, a protocol was developed, outlining the study’s objectives, research questions, search strategy, data sources, and search keywords. The scoping review was conducted following the five-stage framework proposed by Arksey and O’Malley (2005), which included identifying research questions, identifying relevant studies, study selection, data extraction, mapping, charting, collating, and summarising the results. To enhance the robustness of the methodology employed, the reporting of the scoping review adhered to the PRISMA extension for Scoping Reviews (PRISMA-ScR) checklist by Tricco et al. (2018). This scoping review drew on Google Scholar and PubMed databases to search for relevant literature regarding blended learning in nursing education in Türkiye. To access a relevant and representative sample of the current literature, both English and Turkish keywords related to blended learning were searched for the last 5 years of time period. All study types were included for analysis. Results: The analysis included a total of 34 papers (in both Turkish and English languages). These studies presented evidence and discussions on the effectiveness and satisfaction levels associated with various BL techniques, such as distance learning, flipped classroom, web-based learning, and online education, across diverse nursing fields. Conclusion: The findings suggest that BL is partially utilized in undergraduate nursing programs in Türkiye, but there is room for improvement in its implementation and integration.Öğe Ventrogluteal Bölgeden Uygulanan İntramüsküler Enjeksiyonda Aspirasyon İşleminin Gerekliliğinin ve Ağrı Üzerine Etkisinin İncelenmesi(28.02.2020) Baran, Leyla; Güneş, ÜlküBu araştırma, ventrogluteal (VG) bölgeden uygulanan intramüsküler (İM) enjeksiyonda aspirasyon uygulamasının gerekliliğini ve ağrı üzerindeki etkisini incelemek amacıyla planlanan, randomize kontrollü deneysel ve çift kör bir çalışmadır. Araştırmanın evrenini 14 Ocak 2019 – 20 Mayıs 2019 tarihleri arasında, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi Hızlı Bakı Birimi’ne intramüsküler enjeksiyon yaptırmak için başvuran 2430 hasta, örneklemi ise araştırmanın içleme kriterlerine uyan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 834 hasta oluşturmuştur. Veriler araştırmacı ve bir hemşire tarafından toplanmıştır. Verilerin toplanmasında ―Bilgilendirilmiş Gönüllü Olur Formu‖, ―Birey Tanıtıcı Bilgi Formu‖ ve ―Görsel Kıyaslama Ölçeği (GKÖ)‖ kullanılmıştır. Çalışmada araştırmanın içleme kriterlerine uyan ve araştırmaya katılmayı kabul eden hastalar, cinsiyete göre tabakalandırılmış blok randomizasyon listesine göre; aspirasyon süresinin 5-10 saniye olduğu İM enjeksiyon grubuna (Uygulama Grubu A), aspirasyon süresinin 1-2 saniye olduğu İM enjeksiyon grubuna (Kontrol Grubu) ve aspirasyon işleminin uygulanmadığı İM enjeksiyon grubuna (Uygulama Grubu B) atanmışlardır. Tüm enjeksiyon uygulamalarında aynı ―İntramüsküler Enjeksiyon Uygulama Protokolü‖ uygulanmıştır. Araştırma amacına uygun olarak toplanan verilerin istatistiksel değerlendirilmesinde, SPSS 22.0 paket programı kullanılmıştır. Araştırmaya dahil edilen hastaların tanıtıcı bilgilerine ilişkin verileri için; sayı, yüzde dağılımları, ortalama, standart sapma, ortanca, minimum ve maksimum değerler verilmiştir. Ayrıca ANOVA, Kruskal Wallis Testi ve Mann-Whitney U Testi kullanılarak, istatistiksel anlamlılık düzeyi 0.05 olarak alınmıştır. Araştırmanın yapılabilmesi için Ege Üniversitesi Rektörlüğü Tıp Fakültesi Dekanlığı Tıbbi Araştırmalar Etik Kurulu’ndan, Ege Üniversitesi Tıp IV Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı‖ndan ve araştırmaya katılan hastalardan yazılı izin alınmıştır. Araştırma sonucunda, araştırma kapsamına alınan hastaların yaş ortalamasının 34.48±12.49 (18-65) olduğu, her üç araştırma grubunda da yaş dağılımının homojen olduğu, hastaların %33.2’sinin üst solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle diklofenak sodyum enjeksiyonu endikasyonu olduğu saptanmıştır. Ventrogluteal bölgeye uygulanan enjeksiyonlarda aspirasyon süresinin 1-2 saniye ve 5-10 saniye sürdüğü enjeksiyonların hiçbirinde aspirasyon esnasında kan gelmediği saptanmıştır. Araştırma gruplarının GKÖ ağrı puan ortalamaları kıyaslandığında; aspirasyon işleminin uygulanmadığı Uygulama Grubu B ile aspirasyon süresinin 1-2 saniye sürdüğü Kontrol Grubu’ndaki hastaların ağrı puan ortalamaları arasındaki farkın anlamlı olmadığı (p=0.521); ancak aspirasyon süresinin 5-10 saniye sürdüğü Uygulama Grubu A ile Kontrol Grubu (p<0.001) ve Uygulama Grubu A ile Uygulama Grubu B’deki hastaların (p<0.001) GKÖ puan ortancaları arasındaki farkın anlamlı olduğu belirlenmiştir. Bu sonuçlar doğrultusunda; aspirasyon süresinin ağrı üzerinde etkili olduğu ve doğru bir bölge tespiti ile VG bölgeden yapılan İM enjeksiyonlarda aspirasyon uygulamasının yapılmasına gerek olmadığı söylenebilir.Öğe Yaşlılarda Sık Kullanılan Düşme Riski Ölçeklerinin duyarlılıklarının İncelenmesi(01.15.2015) Baran, Leyla; Güneş, ÜlküBu araştırma huzurevinde kalan yaşlılarda Morse, Hendrich II ve DENN düşme riski ölçeklerinin risk belirlemede ne kadar özgül ve duyarlı olduğunu saptamak amacıyla planlanmıştır. Çalışma 15 şubat- 15 Haziran 2014 tarihleri arasında Türkiye‟de bir Huzurevi‟nde kalan, 65 yaş ve üzerinde olan, yatağa bağımlı olmayan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 159 yaşlı birey ile yürütüldü. Araştırma verilerinin toplanmasında Tanıtıcı Özellikler Formu, Morse, Hendrich II ve DENN düşme riski ölçekleri kullanıldı. Veriler, araştırmacı tarafından yaşlı bireyler ile görüşülerek ve hemşire kayıt formlarından elde edildi. Araştırma kapsamına alınan bireylere ilk gün Tanıtıcı Özellikler Formu, Morse, Hendrich II ve DENN düşme riski ölçekleri uygulandı ve 60 gün boyunca bireylerin her gün düşme riski ölçeklerinden aldıkları puanlar kaydedildi. Aynı zamanda bu süre içinde bireylerin düşme durumları değerlendirilip gözlem formuna kaydedildi. Araştırmadan elde edilen verilerin değerlendirilmesi bilgisayar ortamında SPSS (Statistical Package for Social Sciences / 18.0 for Windows) programı kullanılarak yapıldı. Verilerin değerlendirilmesinde yüzdelik ve ROC (Receiver Operating Characteristic) analizi kullanıldı. Araştırmaya katılan bireylerin % 59.7‟si bayan olup yaş ortalaması 76.38 ± 7.97‟dir. Gözlemlenen 159 bireyin 59‟unda düşme gözlenmiştir. Bireylerin %82.4‟ünün herhangi bir görme problemi olduğu, %46.5‟inin herhangi bir işitme problemi olduğu ve %47.8‟inin yürümek için yardımcı bir araç kullandığı saptanmıştır. Bireylerin %94.3‟ünün kronik hastalıklardan en az birine sahip olduğu görülmektedir. Bireylerin “DENN Düşme Riski Değerlendirme Skalası” toplam puan ortalaması 13.58 ± 7.71 (Min-Max; 0-31) ve duyarlılık ve özgüllüğün aynı anda yüksek olduğu kesme noktası 14 olarak bulunmuştur. “Morse Düşme Ölçeği” toplam puan ortalaması 44.23 ± 26.86 (Min-Max; 0-105) ve duyarlılık ve özgüllüğün aynı anda yüksek olduğu kesme noktası 45 olarak bulunmuştur. “Hendrich II Düşme Riski 45 Ölçeği” toplam puan ortalaması ise 6.43 ± 3.63 (Min-Max; 0-14) ve duyarlılık ve özgüllüğün aynı anda yüksek olduğu kesme noktası 5 olarak bulunmuştur. Duyarlılık, Özgüllük, Pozitif ve Negatif yordama değerleri DENN Düşme Riski Değerlendirme Skalası için sırasıyla %84.31, %71.30, %58.11 ve %90.59; Morse Düşme Ölçeği için sırasıyla %74.51, %70.30, %55.07 ve %825.56; Hendrich II Düşme Riski Ölçeği için sırasıyla %80.39, %43.52, %40.20 ve %82.46‟dır. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre ölçek sahiplerinin önerdikleri kesim noktalarına göre hem duyarlılığı hem de özgüllüğü yüksek olan ölçek DENN Düşme Riski Değerlendirme Skalasıdır. Buna göre özellikle yaşlı bakım evlerinde kalan bireylerin düşme riskinin tanılanmasında DENN risk değerlendirme ölçeğinin daha doğru sonuçlar verebileceği görülmekte ve huzurevlerinde öncelikli olarak bu ölçeğin kullanılması önerilmektedir.