SÖZLÜ KÜLTÜR ÇERÇEVESİNDE SÜRYANİLERDE SOSYAL YAŞAM DİNAMİKLERİNİN DEĞİŞMESİ/ZAYIFLAMASI
Abstract
Postmodern yaklaşımlarla günümüzde eleştirilen modernitenin, geleneksel denilebilecek
yapılara yönelik en temel etkisinin söz ve söz dinamiklerine karşı olmak
üzere zihin alanına (mesela; bireyselleşme, sekülerizm, rasyonelleşme, pozitivizm,
pragmatizm gibi) yöneliş ile kendini gösterdiği söylenebilir. Bu çerçevede
ve analitik açıdan iki kalın ayırım ortaya koymak gerekirse; geleneksel yapıları
sözlü kültür, moderniteyi de yazılı kültür (sözün teknolojileşmesi) üzerinden değerlendirmek
mümkündür. Buna bağlı biçimde geleneksel yapılara ilişkin olarak
“kolektif hafıza” (iletişimsel hafıza), modernleşmeyi temsilen de “tarihsel hafıza”
(seçici ve kurgusal hafıza) ayırımı yapılabilir. Günümüzde, iletişimsel özelliğiyle
ön plana çıkan kolektif hafızanın yerine güncel sosyo-politik konumlanmayla
ilintili bir şekilde ve tarihsel verilerden yola çıkarak seçici, kurgusal/işlemsel biçimde
inşa edilen ve yeni teknolojik araçlarla yaygınlık kazanabilen “tarihsel” ve
“kitlesel/popüler” hafıza biçimlerinin ön plana çıktığı yadsınamaz bir gerçektir.
Bu çerçevede “söz” (sözlü kültür) ile “imaj” (aynı zamanda; zihin, yazı, göz ve görsellik)
arasındaki mücadeleyi birçok yerde görmek mümkün. Dolayısıyla şu soruyu
sormak da kaçınılmaz bir hal almaktadır: Acaba 21. yüzyıl; küreselleşmenin,
postmodernleşmenin ve dijitalleşmenin etkisiyle, modernitenin söze ve sözlü geleneğe
yönelik mücadelesini, sözü sahibinden ve bağlamından tamamen kopartmak
suretiyle zihinsel ve görsel zemine/alana indirgeyip işleyerek bir zafer mi ilan edecek?
Yani sözün canlı doğadaki yaşamsal (hayati) varlığını/alanını, canlılığından
soyutlayarak tamamen işlemsel boyuta mı indirgeyecek?