Yazar "Atmaca, Yuvacan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 14 / 14
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ayran İçip Fuko Okuyoruz(XXI Mimarlık, Tasarım ve Mekan Dergisi, 2019-08-23) Atmaca, Yuvacan; Ataş, ZeynepMimarlık eğitiminde en tartışmalı konulardan birisi; mimarlığın evrensel kabul edilen bilgisinin güncel değişimlerle ilişkisi ve farklı, yeni araçlar ve deneyimlerle karşılaşmasında oluşan hesaplanamaz gerilim. Yerel verilerin paralelinde, öğrencilerin, yürütücülerin kişisel ve akademik birikimleriyle evrensel bilgi ve araçların karşılaşması. Bu bakış açısıyla 2018-2019 dönemi yürütülen birinci sınıf stüdyosu işlerini tartışmaya açmak ve yeniden ele almak hedeflenmiştir.Öğe Çevrimiçi Mimarlık Eğitimi Deneyimi: Zeminsiz ve Bedensiz Bir Performans(Arredamento Mimarlık Dergisi, 2021) Atmaca, YuvacanPandemi koşullarında mimarlık eğitimi deneyimi.Öğe Covid-19 sürecinde Mardin Eski ve Yeni Kent Merkezindeki Barınma Deneyimi Üzerine Bir Deneme(Necmettin Erbakan Üniversitesi Yayınları, 2022) Atmaca, Yuvacan; Ataş, ZeynepCovid 19 süreci, özellikle sokağa çıkma kısıtlamaları sırasında, en yakın yaşam çevremiz olan evlerimizin temel insani ihtiyaçlara cevap verme ve bu doğrultuda konforlu bir yaşam üretme konusunda yeterliliğinin sınandığı bir sürece dönüştü. Bu süreçte evlerimizin mekansal kullanım, doğal kaynaklara dolaysız erişim ve sosyo-ekonomik anlamda ürettiği çeşitli kısıtlar, konut mekanlarının yeniden değerlendirilmesi ve dönüştürülmesi gereğini ortaya koydu. 1980 sonrası neoliberal kentleşme dinamikleri, kentsel rantı yükseltecek şekilde ‘yer’den ve yere ait bilgiden kopuk, tip projelerle şekillenmiş kentler üretti. Kendi kendine yeterli yaşam ve mekan, yerini kentsel altyapılara bağımlı bir yaşam biçimine bıraktı. 21. yüzyılda yükselen iklim krizi gibi diğer krizlerin devamında Covid 19 krizi, krizlerin belirsizliği ile baş edebilecek ölçüde toleranslı, sürdürülebilir ve kendi kendine yeterli kent ve konut alanlarının üretiminin önemini göstermektedir. Bu doğrultuda bu çalışmanın amacı, Mardin eski ve yeni kent merkezindeki Covid-19 karantina dönemlerinde farklılaşan deneyimler üzerinden, krizin ortaya çıkardığı sorunları mekansal ve sosyo-ekonomik olarak tartışmaya açmaktır.Öğe Gökyüzü Kimin? Mimarlık Kimin?(e_Skop Sanat Tarihi Eleştiri, 2018) Atmaca, YuvacanMimarlık, ürettiği “mega” projelerle günümüz ekonomik sisteminin motoru. Aynı zamanda toplumsal, ekonomik ve kültürel alanda yarattığı anlamlar ve örgütlediği ilişkilerle hatırı sayılır bir iktidar alanına sahip. Bu nedenle mimarlık üretim mekanizmalarının içerik ve sınırlarını, hâkim ideolojilerin ve piyasanın manipüle ettiği ekonomik değerler oluşturuyor. Bu anlamda mimarlık, ekonomik değeri yüksek büyük ölçekli nesneler üreten bir hizmet ve uzmanlık alanı. Bu büyük ölçekli nesnelerin üretim mekanizmaları içinde yer alan birçok insanın kişisel değerleri de, kendilerine dikte edilen kimliklere indirgenmiş durumda. Bu üretim mekanizmalarının tanımları içine hapsolmuş birçok kişi ve kuruma başka bir mimarlık pratiğini ve düşüncesini mümkün kılan kamusal bir aralık yaratmanın araçlarını ve yöntemini tartışmak hedeflenmiştir.Öğe Mardin Eski ve Yeni Kent Merkezinde Covid-19 sürecinin Mekansal Değerlendirmesi(İdealKent Yayınları, 2022) Ataş, Zeynep; Atmaca, YuvacanBu çalışmanın amacı, COVİD-19 karantina sürecinde yaşantımızın sınırları haline gelen ‘ev’ ve yakın kentsel çevremizin ürettiği mekansal, sosyo-kültürel ve ekonomik koşullarının belgelenmesi üzerinden, öngörülemeyen krizlerle etkili biçimde baş edebilen, kendi kendine yeterli kent ve konut çevrelerinin tasarımında yeni stratejiler geliştirebilmek için bir veri altlığı oluşturmaktır. 21. yüzyılda yükselen krizler, iklim krizi, göçmen krizi ve son olarak da COVİD-19 krizi, neoliberal politikalarla şekillenen bu mekanların yetersizliğini ve üretim süreçlerinin yeniden ele alınması gereğini ortaya koydu. Devletlerin kentleri üzerinden girdiği küresel ekonomik yarışta yerel ekonomiler yerine küresel ekonomiler desteklenirken, yere özgü olan bilgilerle üretilmiş mekanlar yerini her yerde kendini tekrar eden tip projelere bıraktı. Yerden, doğal olandan kopuk ve kentsel altyapıya bağımlı yaşamlar üreten günümüz kentlerinde, kentsel rantı yükseltecek biçimde piyasa değeri üzerinden ortaya çıkan konut alanları ve kentsel mekanların mekansal değeri, COVİD-19 krizi ile kaçınılmaz olarak sorgulanır hale geldi. Hem konut mekanlarının kullanımında, hem de doğal kaynaklara erişim ve kentsel altyapı kullanımı bağlamında Mardin eski ve yeni kent merkezlerinde farklılaşan deneyimler, krizin ortaya çıkardığı sorunları mekansal ve sosyo-ekonomik bağlamda tartışma fırsatı yarattı. COVİD-19 karantina sürecinde her iki kent merkezinde yaşayanların evi ve kenti deneyimleme biçimlerinin belgelenerek değerlendirilmesi, konut ve kent mekanının nasıl farklılaştığını okumak doğrultusunda ipuçları verdi. Temelinde kendi kendine yeterlilik düzeyindeki farklılaşmanın yattığı bu ikili durumun ortaya konması, kriz koşullarında daha toleranslı olabilecek konut ve kent yapılanması için olası stratejileri üretebilmek bağlamında önemli ipuçları verecektir.Öğe Mardin Lockdown Experience: Strategies for a more Tolerant Urban Development(Briston University Press, 2021) Ataş, Zeynep; Atmaca, YuvacanThe COVID-19 crises created a drastic confrontation with our urban, and housing environments. Locked up in our houses, we realized what basics make a living environment healthy in both the physiological and psychological sense: accessibility to fresh air, sunlight, food, natural resources, and social network even in a limited sense. Thus, the necessity of living in urban environments providing for these basics has now become more apparent. The processes of city-making therefore need to be reconsidered to generate urban systems tolerant enough to sustain the basics of living under certain restrictions. In this context, this chapter examines two very different parts of the city of Mardin, Turkey, one modern and one traditional, and how they dealt with the first wave of the pandemic. A social, spatial and economic comparison of these two parts through their efficiency in dealing with the COVID-19 crises presents us with some key features to be involved in more tolerant future urban development strategies.Öğe Mardin Lockdown Experience:Strategies for a More Tolerant Urban Development(Bristol University Press, 22.07.2021) Ataş, Zeynep; Atmaca, YuvacanLiving through Covid 19 lockdown experience we realized the basics for a healthy living. Direct access to natural resources such as fresh air, sunlight, water, food and green, besides a limited sense of social interaction with other human beings became the crucial aspects of our mental and physiological health. Limited to our homes and the nearest urban sphere we became more in touch with nature. At this point, sustainability of our living seems to be more dependent on the ability of our physical environments to maintain this vital relationship with the basics of living, natural resources. As a result of the neoliberal urbanization processes in Turkey since the 1990s, a generic urban landscape of high-rise apartment blocks built on tabula rasa contexts dominated our cities (Tekeli, 2009). The Covid 19 crisis made apparent that the lack in considering place-specific natural variables in the urbanization processes, that vital cut off, has become the failure of those strategies in sustaining a healthy living. Living through the Covid 19 experience in the city of Mardin, which accommodates a new settlement besides a traditional one, and witnessing the old city’s efficiency vis-a-vis the new settlement’s ineffectiveness in dealing with crises, evoked the need to explore the features of our cities that create a more sustainable living under compelling circumstances. In this sense, this paper aims to explore the city-making processes and resulting spatial patterns, in both the old and the new settlements of Mardin, in their relations with the place-specific natural context. Mardin is a historic city on the southeast of Turkey, on the Syrian border. Developed as a military post of the East Roman Empire, the historic architectural heritage of the city dates back to the 12th, 16th and the 19th centuries (Alioglu, 2000). The old city center was built with traditional stone buildings, interwoven along a slope and terraced overlooking the Mesopotamia Plain. Geographical restrictions both for urban growth and the penetration of modern urban infrastructure directed the new development to the northwestern plains in the 1980s (Çağlayan, 2016). Following the neoliberal urbanization trend of the period, and especially after the relocation of the administrative center in the 1990s, the new settlement of Mardin developed a new as “a shapeless agglomeration” (Lefebvre 1996, p. 148) with generic housing estates and individual apartment blocks (Tekeli 2009, Caglayan 2016). The organic spatial pattern of the old city developed through the natural parameters such as topography, sun and prevailing wind orientation besides utilization of water resources, endemic flora and fauna, and a wide integration of green spaces within both the housing units and the urban environment. The narrow and shaded pathways snuggle through the interwoven built environment which can easily be perceived as a natural extension of the topography. Sun and wind oriented settlement pattern is formed by the organization of rectangular units (rooms), horizontally and vertically following the topography, forming a unique spatial configuration for each house with in between terraces, courtyards and eyvans. As a result of this organization pattern, the borders of the houses become indefinite and permeable allowing the penetration of sun, fresh air and green within the immediate living areas. In contrast, the new settlement is developed ungrounded in means of its relations with the topographic and climatic givens. Due to their lack in responding to the existing topography, the apartment blocks are unable to provide interaction with the surrounding open space. Within the definitive borders, balconies become the only access to nature in a limited sense. During the Covid 19 lockdowns, it is observed that the perception of confinement is reduced substantially in the old city center due to the spatial organization pattern allowing immediate access to natural resources. Being out in the open air, while still staying inside the house, facilitated by the organization of the closed, open and semi-open spaces within the house, has alleviated the effects of the lockdowns on mental and physiological health, compared to the definitive borders of the apartment living. Sustainability of the living environment in this sense, is also maintained by the utilization of the endemic flora and water resources as both a natural and economic parameter. Due to the availability of space in the old city of Mardin, the house provides for domestic economy with vegetative and animal production. On the other hand, as a result of the urban development policies of the local governments, the penetration of the endemic flora, and even green within the dense urban environment is very limited. Direct access to water through underground reserves, active fountains and wells within the old settlement is another feature maintaining sustainability. In contrast with the new settlement, where drinking water is supplied from the supermarkets, permanent and first-hand access becomes a major relief especially in the first encounter with a crisis like Covid 19. The urbanization processes in the Turkish cities since the 1990s, based on certain global economic parameters, excluded the place-specific natural contexts. Nature, that vast entity, the actual host and the ultimate background of our environments, happens to be our vital source which has almost been cut off with the vast and dense urban development. As a result, our innate relationship with nature has become more indirect. It is not about not building, but building accordingly, acknowledging the essential need for direct access; to wind and sun, to water, soil and trees. Covid 19 crisis creates a confrontation with our urban environment; its insufficiency in involving nature as a parameter. Traditional environments as in Mardin's case, on the other hand, present us with an opportunity to re-discover contingent urban development strategies that ground upon the existing dynamics of life.Öğe Mimaride Biçimlenme Sorunsalı(Tasarım Kuram Dergisi, 2017-06) Atmaca, YuvacanTasarım süreci içindeki dönüşümlerin yarattığı niteliksel farklar, mimari tasarım düşüncesi içinde yapısal ve kavramsal olarak önemli bir yere sahip olan Duvar farklı zaman ve mekanlarda geçirdiği biçimlenmeler üzer- inden ele alınarak bir duvarın biçimlenme öyküsü içinde örneklenmiştir. Ayrıca metafor olarak Duvarın, tüm biçimlenmeler için süreç tanımına ışık tutan bir değerlendirme yöntemi olabileceği düşünülmüştür. Biçimlenme içindeki dönüşüm; birbirini takip eden mekan ve zamanların liner ilişkileri içinde gerçekleşmez. Farklı zaman ve mekanları üst üste çakıştıran bütünsel bir süreç içinde karmaşık ilişkilerle gerçekleşir. Bu karmaşık ilişkileri tanımlayabilmek için Gılles Deleuze’ün Henry Bergson’un Oluş kavramı içinde tanımladığı Virtüel/Aktüel kavramları ile George Bataille’nin Labirent ve Piramit metaforları ilişkilendirilerek referans olarak kullanılmıştır. Bu metaforlarla elde edilen kavramsal çerçeve bağlamında; ele alınan bir duvarın biçimlenme öyküsünde mimari bir nesnenin, kavram ve metafor olarak dönüşen/farklılaşan durumlarının izi sürülmüştür. Duvar üzerinden anlatılan dönüşüm süreçleri ile, mimari tasarım düşüncesi içinde tasarımın oluşum sürecini bir biçimlenme olarak ele alarak tasarımı, mutlak sonuç arayışı üzer- inden değil, dönüşüm ile yarattığı niteliksel farklar üzerinden tartışmaya açmak hedeflenmektedir. In this work, it is open to discussion how the object and the idea of design transforms in the process of design, in accordance with the formation problematic determination. All ideas and objects in the designing process, are taken as formations open to transforma- tion, in different temporal and spatial basis. The differentiations that the transformations over the designing process create, are illus- trated with examples of the different temporal and spacial contexts of Wall, which has an important place in the architectural design reflections with its structural and conceptual reflections. Besides, as a metaphor, Wall is taken as a method of reflection, which illumi- nates the definition of the process concept regarding all the formations. The transformation does not occur in linear relations of temporal and spatial basis. It occurs in a holistic process with its complex relations and which clashes different temporal and spatial basis. In order to define these complex relations, the relation between Gilles Deleuze’s notions Virtual/Actual with Henry Bergson’s notion of Becoming and George Bataille’s metaphors of Labyrinth and Pyramid is taken as a reference. Within the conceptual frame obtained with these meta- phors, Wall, as an architectural object, a con- cept and a metaphor is traced with its trans- formations and differentiations in different formations. With the processes of transformations cited over the concept of Wall, it is aimed to dis- cuss the design which is held as a formation in the architectural design reflection, not in its search for an absolute result, but with the qualitative differentiations it creates with transformation.Öğe Mimarlıkta Biçimlenme Sorunsalı: Sinop Sur Duvarı Üzerinden Bir Tartışma(2017-06) Atmaca, YuvacanYapıların ‘‘nasıl oluştuğu?” sorusu mimarlık düşüncesi ve pratiği içinde ‘‘olmak” fiiline yönelik ucu açık bir sorudur ve olanların, olabilir olanların nasıl olabileceğine dair bitmeyen bir arayışı ve araştırmayı doğurur. ‘‘Nasıl?” sorusundaki ucu açıklık mimarlığın kapsadığı tüm süreçler içindeki öngörülemez ve sayısal olarak hesaplanamaz çoklukta ilişkinin karmaşıklığını kapsar. Mimarlık düşüncesi ve pratiğinde yapılara yönelik sorular, çoğunlukla yapıların kendisi dışındaki aşkın anlam ve ideallerde aranır, yapılar dışındaki temsili ilişkilere indirgenir ve söylemsel ya da konstrüktif kalıp modeller aracılığı ile elde edilen biçim tanımları ile cevaplanır. Böylece olmak fiili içindeki hesaplanamaz çokluktaki karmaşık ilişki bir üst anlam, bir ideal ile kurulan nedensel ilişkilerin kurgusuna indirgenir ve düzene sokulur. Biçimler üzerinden edindiği biçimlendirme kabiliyeti ile mimarlık, birçok alanda kendine yer bulur. Yapılar modern düşünce sisteminin de temel temsilleri olan özne-nesne, zaman-mekan ayrımları ve bu temsillerin uzamsal düzlemdeki pozisyonları ile ilişkilendirilirler. Yapıların biçimsel ifadeleri bu temsiller aracılığı ile dönem, üslup, modern, gelenek, klasik vb. tanımlar ile tarihselleşir, malzeme, teknik, üretim ekonomisi ile toplumsal düzenin sistemlerinin içine dahil olur ve farklı ölçeklerde temsili ilişkileri kurgular. Bu araştırma; yapılara yönelik soruların cevabını yapılar dışındaki aşkın anlamda ve ideallerde arayan bakış açılarını, biçim tanımları üzerinden tartışır. Biçim tanımlarının; yapıları farklılık ve tekilliklerinden arındıran, homojenleştiren söylemsel ve konstrüktif kalıp modellerini, bu modelleri oluşturan kavramlarını ve bu kavramların belirlediği özne-nesne, zaman-mekân temsillerini sorunsallaştırır. Yapılar söylemsel ve konstrüktif kalıp modeller ile düzene sokulmuş, hesaplanmış ve formülleştirilmiş biçimler olarak ele alınmaz. Yapılar; oluş içinde, farklı zaman ve mekânların eş zamanlı biraradalığında, özne ve nesnelerin hesaplanamayan karmaşık ilişkileri bağlamında biçimlenmeler olarak ele alınır. Yapıları aşkın idealler ile anlamlandıran, değerlendiren biçim tanımlarının felsefi referanslarını, kökenlerini Platon felsefesine dayandırabileceğimiz klasik felsefe ve metafizik yaklaşım oluşturur. Yapıları; temsili ilişkiler düzleminden çıkarıp oluş içinde biçimlenmeler olarak ele alan bakış açısının kavramsal referanslarını ise Henri Bergson, Gilles Deleuze ve Georges Bataille’ın felsefi yaklaşımları, önerdikleri kavram ve metaforlar oluşturur. Bu kavram ve metaforlar aracılığı ile yapılara yönelik “Nasıl?” sorularının cevapları, yapılar dışında aşkın anlam ve ideallerde değil yapıların kendisinde arayan içkin bakış açısının kavramları araştırılır. İçkin bakış açısı ile ele alındığında yapılar, bitmiş, hesaplanmış, düzenlenmiş, tasarlanmış nesneler ve biçimler değil; hiçbir zaman tamamlanmayacak, ideal ve tam olmayacak, bitmez tükenmez oluşlar, biçimlenmelerdir. Bu anlamda, farklı biçim tanımları üzerinden özne ve nesnenin pozisyonlarını belirleyen kavramlar sorunsallaştırılır. Yapıların oluşlarına yönelik “nasıl?” soruları birçok farklı yapısallık üzerinden tartışılabilir. Tartışma bir kent üzerinden, bir bina üzerinden, bir kavram üzerinden ele alınabileceği gibi bir duvar üzerinden de ele alınabilir. Duvar hem mimari bir nesne olarak hem de taşıdığı tüm metaforik anlamları ile biçimlenmeyi bir oluş olarak tanımlamak ve bu oluş içinde yapıların nasıl oluştuğuna yönelik soruyu kavramsallaştırabilmek için yeterli ve doğurgan bir alan tanımlar. Bu araştırmada içkin bakış açısının kavramları bağlamında yapılara yönelik “nasıl?” soruları, örneklem olarak belirlenen Sinop sur duvarı üzerinden sorulur. Sinop sur duvarı üzerinden sorulan soruların cevaplarının karmaşıklığı, neden-sonuç ilişkileri kurgusu ile belirli bir söylemsel ya da konstrüktif kalıp içine yerleşmez ve bütünde biçimli bir düzen oluşturmaz. Sinop sur duvarı indirgenmiş biçim tanımları içinde ele alınamayan yapısı ile örneklem olarak araştırmanın omurgasına yerleşir. Araştırma boyunca biçimler üzerinden sorulan tüm sorular örneklem duvarın biçimlenme öyküsü üzerinden yeniden ele alınır. Duvarın farklı zaman ve mekanlara yayılı yapısal, temsili, kavramsal, metaforik biçimleri oluş içinde biçimlenmeler olarak ele alınır ve yapılara içkin bakış açısının kavramları araştırılır. Araştırma nesnesi olarak duvar ile kurulan ilişkide ne duvar ne de araştırmacı sabit bir noktada konumlanmaz. Bu anlamı ile araştırma örnek bir nesne olarak Sinop sur duvarını ele alan farklı araştırmacıların öznel bakışlarından biri değildir. Araştırmanın metin kurgusunda da biçim ve biçimlenme tanımları arasında kavramsal olarak kurgulanan ilişki referans alınır. Duvarı belirli nesnel bir pozisyona yerleştirerek, dışardan bir özne olarak ele alış biçimi ile tanımlanan duvarın biçimsel özellikleri, tezin düşey omurgasını kurgular. Metin boyunca ilerleyen düşey içerik kurgusu örneklem olarak duvara yönelik sorulara verilen cevapların nedensel ilişkileri üzerinden kurgulanır. Sinop sur duvarı, biçim temsillerinin tarih içindeki belirli pozisyonları ve kavramları ile “devşirme duvar”, “sur duvarı”, “örme/yığma duvar” olarak metin boyunca biçim olarak inşa edilir. Nedensel ilişkilere indirgenemeyen ve metin boyunca birbirine sıçrayan karmaşık ilişkiler ile kurgulanan içkin bakış ise, aynı duvarı bir biçimlenme öyküsü olarak söker. Bu araştırma bağlamında içkin bakış açısının üç temel kavramı olarak bellek, olay ve ilişki kavramları önerilir. Bu üç kavramın birbiri ile olan ilişkisi tezin bütününde düşeydeki biçim tanımlarını yatay bir oluşa, biçimlenme öyküsüne dönüştürür. Bu sayede Sinop sur duvarı ile her tür karşılaşma tekil bir olayı yaratır ve olaylar duvarın ilişkiye geçtiği bellekler aracılığı ile tekrar biçimlenmesine neden olur. Bellek karşılaşmalardaki şimdiki zamanı kurgulayan alt yapıyı oluşturur. Sinop sur duvarını o ana kadar biçimlendiren tüm olayların birbirini doğuran ve dönüştüren ilişkileri, neden-sonuç ilişkileri ile değil; sıçramalı ilişkiler kurularak eşzamanlı olarak bir arada bulunur. Aktüel hale gelmiş her biçim yarattığı olaylar ve ilişkiler ile biçimlenme hareketini oluşturur. Sinop sur duvarı ile yaşanan tüm olaylar duvarın biçimlenme hareketi içinde dinamik katmanlar olarak ve eşzamanlı olarak ele alınır. Böylece sur duvarları nesne olarak pozisyon verilmiş bir biçim olarak değil araştırmacı ile araştırma boyunca yeniden biçimlenen bir oluş olarak ele alınır.Öğe New Strategies for Urban Development after Covid-19(International Sociological Association in cooperation with The Conference Exchange, 2023) Ataş, Zeynep; Atmaca, YuvacanCovid-19 crises created a drastic confrontation with the insufficiency of our immediate living and urban environment in sustaining our basic needs. Living through the lockdown experience we realized that accessibility to fresh air, sunlight, natural resources, food and social networks even in a limited sense are the basics for a healthy living. Now in the aftermath of crises, urban professionals are in quest of developing new strategies for urban development that could accommodate these basics. Living Covid-19 experience in Mardin, a city in the Southeast Turkey, consisting of both modern and traditional urban areas, we witnessed the efficiency of the old/traditional settlement which has also been hosting the disadvantaged groups, vis-a-vis the ineffectiveness of the new settlement in dealing with crises. The processes of city-making have been operating almost in the same way through the dynamics of neoliberal economies creating an ‘international urbanization style’ which ignores urban diversities created by the local dynamics. In this sense, documenting the daily experience of people living in traditional and new urban areas during the first lockdowns, this piece of work aims to present what could be learned from the operative and nonoperative spatial, socio-cultural and economic features of our cities in order to be transferred as strategies to the new ‘normal’. The research is designed in a qualitative phenomenological research method. In order to obtain data, in-depth interviews with 10 families living and/or working in the old and/or the new settlement were conducted. Questions vary to reveal changing spatial and socio-cultural and economic patterns of living before, during and after the pandemic and accessibility to immediate urban environment and natural resources. Through the collection of this data, we are able to present strategies learnt from traditional urban environments that could be transferred to the new urban design attempts. This project is supported by Mardin Artuklu University Scientific Research Projects Division.Öğe Sanatı Anlamak! Sanatı Avlamak!(e_Skop Sanat Tarihi Eleştiri, 2011/10/1) Atmaca, YuvacanBugünün sanatında dil, örgütlediği anlamlarla sanatın deneyimselliğinin önüne geçmeye başladı. Sanat üstüne yazılanların pek çoğu, anlama çabaları olarak gözükseler de, oluşturdukları yeni yeni anlamlarla sanatsal olanın deneyiminde aşılması güç bir koşullanmaya ve kısır döngüye neden olmaktalar. Modernliğe özgü “aklın yolu birdir” ilkesine karşılık, akıl yerine dilin egemen olduğu postmodern hakikat rejiminde anlamlar olabildiğince çoğaltılmakta. Akılla ve akıl yoluyla kurulan sistemlerle, anlamlarla savaşarak kendi özerkliğini kazanan ‘sanat’, farkında olmadan ‘dil’ aracılığı ile özerk varlığını yitirmekte.Öğe Tasarım Sürecinde Sezgi'nin Tanımı(2009-06) Atmaca, Yuvacanİnsan kendisini ve çevresini, dünya üzerindeki varlığını anlama, anlamlandırma çabası olarak dışsallaştırma, kendi varlığı ile durumlar arasına mesafe koyma yolunu sıkça kullanır. Bu tez bağlamında dışsallaştırma, mesafe koyma yöntemi olarak “temsil etme” üzerinde durulmaktadır. Temsil etme ve temsil edilenlerin nedensel ilişkileri üzerinden sistemler oluşturmanın hayatın devamlılığı kurgusunu oluşturmak için önemli olduğu düşünülmektedir. Bunun yanında, temsiller üzerine kurulan birçok sistemin, insanın kendisini ve çevresini değiştirme, başkalaştırma potansiyelleri olarak kişisel ve rastlantısal durumları göz ardı ettiği öne çıkarılmak istenen temel düşüncelerden birisidir. Bu bağlamda, insanın kendisini ve çevresini değiştirme, başkalaştırma potansiyellerini barındıran “tasarım süreci” alanı çalışma alanı olarak belirlenmiştir. Tasarım süreci içinde kişisel ve rastlantısal durumların bütünü olarak ise “sezgisel kavrayış” tanımı öne çıkarılmıştır. Kartezyen düşünce sistemi ve bu düşünce sisteminin varsaydığı uzamsal düzlemin, insanın kendisi ve çevresini temsil etme yönteminin araçlarını oluşturmaktadır. İnsan temsiller aracılığı ile ilk olarak kendisi ve dış dünya arasında bir mesafe varsaymaktadır. Bu temsillerin bazıları özne-nesne, zihin-beden temsilleridir. İnsanın özne olarak temsili, dış dünyanın ise nesneler dünyası olarak temsili insanın kendisi ve dış dünya arasında bir mesafe varsayarken; düşüncenin merkezi olarak zihin, eylem aracı olarak beden olarak temsili insanın kendi varlığında da benzer bir mesafe varsaymaktadır. Birçok sürecin sistem olarak ele alınışı, özne-nesne ve zihin-beden arasında kurulan nedensel ilişkiler ile açıklanmaktadır. Bu temsiller ile ele alışın varsaydığı mesafeler ve sistematik hale gelen ilişkiler, gerçekte insanın kendisi ile ürettikleri arasında ve düşüncesi ile eylemleri arasında bir ayrışmaya neden olmaktadır. İnsanın kendi varlığında ve yaptıkları ile olan ilişkisindeki bu ayrışma, “eylemsel süreçler” ve “düşünsel süreçler” olarak, iki ana başlık altında ele alınmıştır. Tasarım sürecinin ele alınışında da yer alan bu ayrımın, sürecin bütününde beliren kişisel ve rastlantısal olan durumların tanımında eksikliklere sebep olmaktadır. Bu tez çalışmasında; tasarım sürecinin bütününün, nedenlere bağlanamayan ilişkilerinde beliren, kişisel ve rastlantısal olan durumların, sezgisel kavrayış olarak tanımı için, alternatif bir bakış geliştirilmenin araçları araştırılmıştır. Geliştirilmeye çalışılan ele alışın temel referansını, Henry Bergson’un “süre” kavramı oluşturmaktadır. Süre kavramı referans alınarak geliştirilen ele alış, tasarım süreci içinde tasarımcının nasıl algıladığı, nasıl yaptığı, geçmişteki bir anısına nasıl döndüğü ve bilgisini nasıl kullandığı sorularını kişisel ve rastlantısal durumların bütünü içindeki sıçramalı ilişkiler üzerinden tanımlamaktadır. Son olarak yapılan tanımlar ve kurulan bağlantılar, tasarımcıların çalışmaları, yaşadıkları süreci ifadeleri ve stüd yo çalışmaları örnekleri üzerinden anlatılmaktadır. Man uses the method of putting distance between his existence and occations of the outside world as a means of understanding his own existence on the world. In the context of this thesis, “representation” is emphasized as the method of externalization. It is thought to be of importance to represent and to form systems to create the fiction of continuity of life through the cause-based relationships of represented. Besides this, it is one of the basic ideas of this thesis that many systems formed on representations do generally neclect personal and coincidential occations as potentials of externalisation. In this context, the “process of design” is chosen to be the field of study as it hosts the potentials of externalization and man’s altering himself and his environment. “Intuitive undestanding” has been brought out as the whole of the situations of individual and coincidental occations among the design process. Cartesian thinking system and the assumed spatial plane by these systems form the tools of the method of representation of himself and his environment. Man assumes an amount of distance between himself and the outside world by the employment of representations in the first place. Some of those representations are object-subject and mind-body representations. The representation of man as the object and the outside world as the world of subjects creates a distance alike the distance created the representation of mind as the center of thinking and the body as the tool of action. Many processes adressed as systems are described by the relations formed between the object and the subject and, the body and the mind. In reality, the distances assumed by the addressing with representations and relations altered to systematical forms cause a seperation of man himself and his productions and his thoughts and actions. This seperation in man’s own existence and his relation with his actions are discussed under two main topics as “operational process” and “intellectual process”. This seperation that can be found in the method of addressing the process of design causes the deficiency in the description of the individual and coincidental situations appearing in the process. In this body of work, an alternative approach has been tried to be developed on handling the individual and coincidental situations appearing in the relations that can not be attached to reasons inside the process of design as whole and, describing them as intuitive perception. Henry Bergson’s concept of “duration” maintains the main referrence of the method of addressing tried to be developed. The method of addressing tried to be developed based on the concept of “duration”, answers the questions of how the designer perceives, how he does, how he returns to a memory and uses the knowledge acquired from this memory, in referral to the salutatory relations in between the body of individual and coincidental situations. Finally, the connections and the definitions made are discussed through examples of designers’ work, their expressions of the process they exprienced and studio work.Öğe Türkiye Tasarım Kronolojisi / Sağlık(İstanbul Kültür Sanat Vakfı, 2016/11) Atmaca, YuvacanBu kronoloji çalışması, sağlık tarihi içinden “tasarım” düşüncesine yönelik sorular sormak ve tasarıma ait veriler elde edebilmek için oluşturulmuş bir denemedir. Tarih yazımı dinamizmi içinde, sağlık tarihi bağlamında uzmanlık dışı bu ele alış tam ve yeterli olmak iddiasından uzaktır. Literatüre dair yeterli bilgi birikiminin eksikliği baştan kabul edilmiş, araştırma boyunca karşılaşılan bilgiler derlenmiştir. Bu derlemenin; ihtiyaçlar ve arzular ekseninde yer alan tasarımsal düşüncenin, sınırları hayatta kalma arzusu ve sağlıklı yaşama ihtiyacı ciddiyeti ile belirlenmiş sağlık tarihi ile kesişmesinin, tasarım bağlamında yeni sorular doğurması ve farklı türden araştırmalara motivasyon nedeni olması hayal edilmektedir.Öğe Yırca Sabunevi(Mimarlar Odası İzmir Şubesi, Nisan 2019) Atmaca, Yuvacan; Gündoğdu, EmreYırca Sabunevi Projesi Tasarım ve Uygulama Süreci