Yazar "Kaplan, Necla" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 1177 Tarihli Süryanice “Harklean” Dörtlü İncil El Yazması(TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI, 2021) Kaplan, Necla; Akyüz, MihayelDublin Chester Beatty Kütüphanesi’nde Süryani koleksiyonunda Syc 703 numarada kayıtlı bulunan Harklean Dörtlü İncil el yazması makalenin konusunu oluşturmaktadır. El yazmasının şimdiye kadar detaylı monografik bir çalışmada incelenmediği ve yeteri kadar bilinmediği görülmüştür. Bu nedenle eser kodikolojik, paleografik ve sanat-tarihsel yönden incelenmiş, sahip olduğu özellikleri tanıtılmaya çalışılmıştır. Chester Beatty Kütüphanesi’nin dijital erişime sunmasıyla ulaşılan eser; Eusebios mektubu, 8 kanonun 17 adet tablosu, dekoratif haç motifi, 11 adet litürjik kodeks tabloları, Dörtlü İncil, her dört İncil’in (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna) bapları hakkında bilgi sunan “İçindekiler (Qephelaon) bölümü”, Harkelli Toma’nın kendi çalışması hakkında bilgi vermek için yazdığı sonsöz metninin kopyası, kolofon ve sonradan ilave edilmiş bazı bilgi notlarını içermektedir. Eserin Kolofonu ve bilgi notları okunmuş böylece detaylı bilgilere ulaşılmıştır. Görsellerle donatılmış kanon tablolu ve Harklean versiyonu olan bu Dörtlü İncil el yazması; Isho’bar Romanos ve aile bireyleri tarafından Tell Arsanius bölgesindeki Meryem Ana Kilisesi’nde 1177 yılında yazılmış ve banisi Rahip Ahrun tarafından 1180 yılında Madik Manastırı’ndaki Kırk Şehit Kilisesi’ne vakfedilmiştirÖğe Bizans Dönemi Resimli El Yazmalarda Kale Kent Motifi(Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2022) Kaplan, Neclaİnsanların toplu bir şekilde yaşamalarını mümkün kılan ayrıca kültür ve medeniyetin göstergesi olan kentler; kültürel, sosyal ve siyasal tarih için önemli bilgiler sunan olgular olarak halen merak edilen konulardandır. Bu nedenle, kentlerin gelişim sürecini gösteren tarih boyunca meydana gelen gelişmeler dikkatle araştırılmaktadır. Bunun için kentin kökenini ve fiziki özelliklerini ortaya koyan bulgulara, kalıntılara ve görsellere ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece zaman içinde meydana gelen değişim ve dönüşümler hakkında fikir sahibi olunabilmekte ve kentsel yapı türleri ile işlevleri ortaya konulabilmektedir. Kısacası kentin gelişim sürecinin anlaşılması için kent tarihi araştırılmaktadır. Bu bağlamda, Antik dönemden modern döneme değin uzun bir kronolojiye sahip kent tarihi için Orta Çağ, zincirin önemli bir halkasını oluşturmaktadır. Nitekim, Orta Çağ’ın en önemli aktörlerinden olan Bizans/Doğu Roma (324-1453) araştırmacılar için dikkat çekici bir konumda durmaktadır. Bizans İmparatorluğu Mezopotamya, Mısır ve Helenistik gibi kendisinden önce gelen çeşitli kültürlerin bir sentezi ve birikimi olan Roma kültürünün de son temsilcisidir. Bu nedenle, Bizans’tan kalan mimari kalıntılar, görsel ve yazılı belgeler önemli başvuru kaynaklarıdır. Bu kaynaklardan resimli el yazmaları da sundukları tasvirlerle dönemin görsel hafızasını aktaran zengin bilgiler içermektedir. Bizans dönemi el yazma resimlerinden günümüze gelen; Süryanice Rabula Dörtlü İncil (586), Viyana Genesis (6. yy), II. Basil'in Menolojisi (10. yy), Vat.gr.747 Oktateukh (11. yy), Atina Tetraevangelion 93 (12. yy) ve Septuaginta-Oktateukh-G.İ.8 (12. yy) resimli el yazmaları bu kapsamda değerlendirilmiştir.Öğe Geç Antik Çağ Kanon Tablosu Süryani Resimli El Yazmalarında Teolojik Arka Plan(Kadim Akademi Derneği, 2021) Kaplan, NeclaMakalenin konusu, Rabbula, Syr.33 ve Diyr.339 olarak bilinen Süryanice yazılmış kanon tablolu ve resimli 6. yüzyıl tarihli el yazmalarıdır. Bu üç nüsha, günümüze gelen en erken tarihli kanon tablolu resimli İncil el yazmalarıdır. İlki 4. yüzyılda, Kaeisareialı Eusebios (MS 260-339) tarafından Yunanca tasarlanmış kanon tabloları düzeni, daha sonra çeşitli dillere tercüme edilmiştir. Söz konusu el yazma türünden, günümüze gelebilen en erken tarihli resimli nüshalar Süryanicedir. Bir tür oldukları görülen bu el yazmaları Erken Dönem Hıristiyanlığının önemli kültür mirasıdır. Ayrıca ele alınan Kanonik İnciller, Süryani Kilisesi'nin sanatsal hünerini temsil etmesi ve resme yaklaşımını göstermesi bakımından incelenmeye değerdir. Çalışmada, öncelikle Geç Antik Çağ’da Süryani Hıristiyan cemaatinin merkezi Roma Kilisesi’nden ayrılmasına ve Doğu ile Batı Süryani Kilisesi olarak bölünmesine sebep olan teolojik tartışmalara değinilecektir. Bu bağlamda Süryani Kilisesi’nin yaklaşımı ve söz konusu üç el yazmasının üretiminde hâkim olan teolojik anlayışın saptanması amaçlanmaktadır.Öğe MARDİN (MERKEZ) HIRİSTİYAN DİNÎ MİMARİSİ(ARKEOLOJİ VE SANAT YAYINLARI, 2022) Kaplan, NeclaMardin Süryani dinî mimarisi ile ilgili, özellikle de Tur Abdin Bölgesi konusunda, gerek oryantalistler gerekse araştırmacı sanat tarihçileri tarafından uzun yıllardır yapılmış birçok belgeleme, araştırma ve yayın bulunmaktadır. Bu yayınlar çoğunlukla yabancı araştırmacılar tarafından hazırlanmış olup konu ile ilgili, birkaç makale ve tez hariç, Türkçe yapılmış yayın yok denecek kadar azdır. Özellikle Süryani dinî mimarisini kapsayan çalışmalarda, Mardin Merkez’de bulunan yapılara yeteri kadar değinilmediği ve bunların toplu bir şekilde ele alınmadığı görülmüştür. Mardin Merkezde bulunan Hristiyan (Ortodoks, Katolik, Protestan) Süryani, Ermeni ve Keldâni Cemaatlerine ait yapıları içeren bu kitapta; yapıların yeri ve konumuna, tarihine, mimari özelliklerine ve bugünkü durumuna değinilmiştir. Böyle bir çalışmayla; tarih-kültür-sanat bağlamında Mardin şehrinin “çok dilli ve çok dinli” yapısına katkı sunan Hristiyan cemaatlere ait kiliselerin toplu bir şekilde sunulması, yapıların genel özelliklerinin betimlenmesi, tarihlendirme ve mimari sorunsallarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Öğe Mardin Mor Eliyo El Hay Kilisesi(Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 2018) Kaplan, NeclaMardin Merkez’de bulunan Süryani Ortodoks kiliselerden olan Mor Eliyo El Hay Kilisesi, bu çalışmanın konusu olarak seçilmiştir. Kilise; yeni tescillenmiş olup daha önce herhangi bir araştırmaya konu olmamıştır. Süryani Kadim Deyrulzafaran Manastırı ve Kiliseleri vakfına ait yapının, 6. yüzyıl tarihli olduğu düşünülmektedir. Çeşitli dönemlerde geçirdiği onarımlarla sağlam kalarak günümüze gelebilmiş yapı, Mardin Merkeze bağlı çiftlik köyü sınırları içinde yer almaktadır. Kilise hâlâ ziyaret edilmekte ve belli zamanlarda ibadete açık bir mekân olarak kullanılmaktadır. Üç nefli bazilikal planlı kilise, Mardin’e özgü sarı kireç taş malzeme kullanılarak, kesme ve moloztaş taş duvar tekniği ile inşa edilmiştir. Çalışmada ele alınan kilisenin taşıdığı yerel özelliklerin saptanması, Hıristiyan dini mimarisindeki bir örnek olarak tanıtılarak literatüre kazandırılması amaçlanmıştır.Öğe Nusaybin Akademisi’nin Sanata Yaklaşımı ve Süryani Kilisesine Etkisi(Mardin Artuklu Üniversitesi Yayınları, 2022) Kaplan, NeclaGünümüzde Mardin İl’inin güneydoğusunda bulunan Nusaybin, Antik dönemde, önemli ticaret yollarının kavşak noktası konumundaydı. Nusaybin’in konumu, jeopolitik açıdan üstünlük kazanmasına ve imparatorlukların elde etmeye çalıştığı bir yer olarak cazibesinin artmasına yol açmıştır. Bu durum Nusaybin tarihinde önemli olayların yaşanmasına da sebep olmuştur. Daha önce Paganist3 ve Yahudi inanç sahiplerinin yaşadığı bu yere birinci yüzyılda Hıristiyanlığın gelmesiyle bu şehir Doğu Hıristiyanlığının önemli dini merkezlerinden biri olmuş ve buranın önemi daha da artmıştır. Özellikle üçüncü ve yedinci yüzyılları arasında Nusaybin, Persler ve Romalılar arasında sürekli el değiştirmiş ve yedinci yüzyıldan sonra da İslam devletlerinin topraklarına dâhil olmuştur. Jeopolitik konumu, Antikitenin kültür mirasına sahip oluşu ve Doğu Hıristiyanlığı için önemli dini merkezlerinden biri haline gelmesi buranın kültürel açıdan zengin bir ortama kavuşmasına imkân sağlamış görünmektedir. Nusaybin’de açılmış akademi düzeyinde iki büyük okulun varlığı da bu durumu desteklemektedir. Bu okullardan II. Nusaybin Okulu/Akademisi 489 yılında kurulmuş ve döneminin etkin kurumu olarak dokuzuncu yüzyıla kadar varlık göstermiştir.Öğe ORTA BİZANS DÖNEMİ RESİMLİ OKTATEUKH EL YAZMASINDA NUH TUFANI İMGESİ(Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, 2018) Kaplan, NeclaÇalışmanın konusunu “Orta Bizans Dönemi Resimli Oktateukh El Yazmasında Nuh Tufanı İmgesi” oluşturmaktadır. Bugün İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde G.İ.8 numarada kayıtlı bulunan Oktateukh el yazmasının; 12. yüzyılda Konstantinopolis’te (İstanbul) yapıldığı bilinmektedir. Eser; Yunanca küçük harflerle yazılmış Tevrat’ın ilk sekiz kitabını ve buradaki metni görselleştiren 301 resmi içermektedir. Bizans’tan günümüze kalan bol resimli ve Türkiye’de korunan tek el yazması olması nedeniyle önemli bir eserdir. Eserde yer alan Nuh Tufanı ile ilgili sahneleri betimleyen resimler ikonografik açıdan incelenmiştir. Orijinal metin Yunancadan Türkçeye çevrilmiş, ilgili konulu metin ile resmin ilişkisi değerlendirilmiştir. Çok Tanrılı inançlarda ölümsüzlüğün arayışı öyküsü olarak bilinen Nuh Tufanı, tek Tanrılı dinlerin kitaplarında (Tevrat, İncil ve Kur’an) yeni bir doğuş, bir yaratılış öyküsü olarak karşımıza çıkmaktadır. Hıristiyanlığı devlet dini olarak benimsemiş ve böylece pagan Roma’dan ayrı bir dönüşüm ve gelişim yaşamış Bizans sanatında da Nuh Tufanı imgesi yer bulmuş bir konudur. Nuh Tufanı hikâyesinde geçen; gemi, gemiye alınan insanlar ve hayvanlar, tufandan sonra Nuh'un üzüm yetiştirmesi, şarap yapması ve sarhoş olması sahneleri Hıristiyan sanatında sıkça yer bulmuştur. Özellikle fresk ya da mozaik tekniğiyle bezenmiş kilise duvarlarında; vitray, fildişi ve gümüş gibi çeşitli malzemeler üzerine de işlendiği bilinmektedir. Bu çalışmada, el yazmasında ilgili konuyu görselleştiren Nuh Tufanı imgesi ile ilgili resimlere yer verilecektir. Nuh Tufanı temasının bu bildiride ele alınmasının nedeni; yaklaşık 1123 yıl yaşamış Bizans’tan kalan 12. yüzyıl eseri Oktateukh el yazması örneği üzerinden, Nuh Tufanı imgesinin resim sanatına yansımasını irdelemektir. Özgün olan bu çalışmada, Oktateukh el yazmasında geçen Nuh Tufanı ile ilgili 12 resim: Nuh’a Bir Gemi Yapmasının Emredilmesi, Nuh’un Gemi İnşa Etmesi- Nuh, Ailesi Ve Hayvanlar Gemide, Sel ve Tünemiş Gemi, Nuh’un Gemiden Görünmesi, Nuh’un Kumruyu Göndermesi, Nuh Geminin Örtüsünü Açarken, Nuh Ve Oğullarının Gemiyi Sökmesi ve Tufandan Sonra Kurban, Tufandan sonra Antlaşma, Nuh ve Oğullarının Şarap Yapması, Ham’ın, Kardeşleri Sam Ve Yafet’e Babalarının Sarhoşluğunu bildirmesi ve Sam Ve Yafet’in Nuh’u örtmesi, Nuh’un, Sam Ve Yafet’i Kutsaması, Nuh’un Ölümü ve Nuh’un Nesli konulu tasvirler tanıtılmıştır. Teoloji, resim ve sanat tarihi disiplinlerinde yapılacak çalışmalar için başvurulacak karşılaştırma örnekleri niteliğindeki bu resimlerin tanıtılması önemli görülmektedir.Öğe Risk Altındaki Tarihi Bir Bina İçin Uyarlanabilir Yeniden Kullanım Önerisi: Ambar Köyü Kilisesi Örneği(Mimarlık ve Yaşam Dergisi, 2021) Kaplan, NeclaBir kentin imajı olan tarihi yapılar, korunabildiği oranda geçmişi geleceğe taşıyabilen değerli kültür varlıklarıdır. Maalesef, günümüzde plansız yeni yerleşmeler ve hızlı yapılaşmalar toplumun tarihi mimari yapılarının tahrip olmasına ve hatta yok olmasına sebep olmaktadır. Böylesi risk altında görülen yapılar; restore edilerek, sürekli bakım yapılarak ve hatta yeniden işlevlendirilerek daha uzun süre yaşatılabilmektedir. Mardin İl’inde de yok olma riski altında bulunan pek çok yapı mevcuttur. Bu yapılardan bir tanesi de Ambar Köyü Kilisesidir. 6. yüzyıldan kalma kilise, sahip olduğu tarihi değere yakışmayan harabe bir haldedir. Kilise, içinde bulunduğu kötü koşullardan kurtarılması gereken tarihi mimari kültür mirasıdır. Bu bakış açısıyla değerlendirilen yapının korunması ve yeniden işlevlendirilerek kültürel kimliğini sürdürebilmesi sağlanmalıdır. Çalışmada kiliseyi, tarihi ve mimari özellikleriyle tanıtmak, içinde bulunduğu risk unsurlarına değinmek, bunların giderilmesi ve yeniden işlevlendirmesine yönelik öneriler sunmak hedeflenmektedir. Ayrıca yapının mekânsal performansının yöre sakinlerine katkısının, çevre ve kullanıcılar arasındaki tarihi, sosyal, kültürel ve ekonomik getirilerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu amaçla yapı yerinde incelenmiş, plan ve fotoğraflarla değerlendirilmiştir.Öğe Süryani El Yazmalarında Meryem’e Müjde Tasvirleri (6. ve 13. Yüzyıllar)(MARDİN ARTUKLU ÜNİVERSİTESİ, 2021) Kaplan, NeclaSüryanilere ait resimli el yazmalarının büyük bir kısmı Batılı araştırmacılar tarafından çalışılmış, literatüre kazandırılmıştır. Ancak söz konusu el yazmalarındaki pek çok tematik tasvirler hâlâ araştırılmamıştır. Bu temalardan bir tanesi Meryem’e Müjde konusudur. Çalışmada; Süryani el yazmalarından günümüze gelebilmiş 6. ve 13. yüzyıl tarihli İncillerdeki Meryem’e Müjde tasvirlerinin tanıtılması, üslup ve ikonografik açıdan incelenmesi, yorumlanması ve resimlerin dayandırıldığı metnin ortaya konması amaçlanmıştır. İncelenen yedi resimli İncil el yazması ile ilgili kısa tanıtıcı bilgiler sunulmuş, her resmin ikonografik ve üslup özelliği ile kompozisyon tasarımı değerlendirilmiştir. Karşılaştırma yöntemi kullanılarak, aynı konulu tasvirlerle Süryani yazmalarındaki Meryem’e Müjde tasvirlerinin dönem özelliği açıklanmıştır. Böylece, Hıristiyan sanatında önemli bir yere sahip Meryem’e Müjde konusu kapsamında, Süryani resim geleneğinde bu konunun örnekleri sunulmuş ve bunların gelişimi hakkında fikir verilmiştir. Söz konusu örnekler bu alanda çalışan teoloji, resim ve sanat tarihi gibi akademik çalışmalar için veri niteliğindedir.Öğe Süryani Yazım Merkezi Olarak Urfa’nın (Edessa) Önemi Ve El Yazmaları (2.- 13. Yy)(IKSAD Yayınevi, 2021) Kaplan, NeclaModern Urfa kentinin, Antik dönemde adı Edessa idi. Osroene Krallığının başkenti olan Edessa, Hıristiyanlık tarihi için de önemli bir yerleşim yeri ve bir merkez olmayı sürdürmüştür. Tarihi kaynaklarda 1. ve 2. yüzyıldan beri bu yörede Hıristiyanlığın görüldüğüne dair veriler sunulmaktadır. Yine tarihi kaynakların aktardığı bilgiye göre; ilk Hıristiyan kralı olarak anılan IX Abgar (MS.179-214) zamanında Edessa bir edebiyat merkeziydi. Hıristiyanlığın bölgede görülmesinden sonra burada önemli piskoposlar yetişmiş ve burası okuluyla aktif bir konumda olmayı başarmıştır. Özellikle Yunancadan Süryaniceye İncil çevirilerinin yapılması burayı dini ve kültürel bir ortama dönüştürmüştür. Bugün dünyanın çeşitli kütüphane ve müzelerinde korunan yüzlerce Süryanice yazılmış resimli ve resimsiz el yazmaları bulunmaktadır. Bu el yazmaları arasında Edessa merkezli olduğu bilinen eserler dikkat çekici çoğunluktadır. Çalışmada; Edessa’da üretildiği bilinen, şuan mevcut olmayan ancak tarihi kaynaklarda ismi geçen Süryani el yazmaları ile bugün çeşitli koleksiyon ve müzelerde korunan, 2. ve 13. yüzyılları arasına tarihlenen el yazmaları kapsamında Edessa’nın bir yazım merkezi olarak önemine ve tarihi geçmişine değinilecektir.