Sanat Tarihi Bölümü Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Diyarbakır Çifte Han ın Koruma ve Yeniden Kullanım Önerileri(Mukaddime, 2014) Yeşilbaş, EvindarTarihi eserler, ait oldukları çağın toplumsal ve kültürel yapısının birer simgesi olarak insanların çevreleriyle ilişkilerinde, mekân bağlamında belirleyici nitelikte olmalarıyla önemli bir role sahiptirler. Bu eserler, değişen ve gelişen toplum şartlarına karşı tarihi çevreleri değişse bile inşa edildikleri dönemin mimari karakteristiğini yansıtmaktadırlar. Yeni kentsel mekân ihtiyaçları doğrultusunda işlevlendirilerek kullanılmaları kentlerin imajı açısından önem taşımaktadırlar. Bu çalışmada, Diyarbakır Çifte Han’ın kent içindeki konumu, mimari, görsel değeri ile tarihi önemi ve mekân açısından korumanın, yeniden işlevlendirilmesinin gerekliliği üzerine değerlendirme ve öneriler sunulmuştur.Öğe Diyarbakır Çeşmelerinden Üç Örnek(MUKKADİME, 2010) Yeşilbaş, EvindarOrtaçağ şehirciliğinde önemli bir yeri olan su mimarisi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin iklim ve coğrafyasından kaynaklanan farklı boyutu ile Diyarbakır’da daha zengin bir donanıma kavuşmuştur. Yalnız dinî ve sosyal yapılarda değil, sivil mimaride de su vazgeçilmez bir unsur olarak yerini almıştır. Su mimarisinde çeşmeler, kamunun kullanımına sunulan basit yapılardır. Bu çalışmada, Diyarbakır şehir merkezinde yer alan çeşmelerden Tahtalı Katsal Sokak Çeşmesi, Arap Şeyh Cami Çeşmesi, Sultan Şüca Çeşmesi çizim ve fotoğraflarla desteklenerek incelenmeye çalışılmıştır. İncelenen çeşmelerin şehir mimarisini bütünleyen kültür zenginliklerimizden olduğu tespit edilmiştir. Bu mirasın gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için asli fonksiyonlarına kavuşturulması gerekmektedirÖğe Mardin de Hamza i Kebir Türbesi Üzerine Yeni Değerlendirmeler(Milel ve Nihal inanç, kültür ve mitoloji araştırmaları dergisi, 2014) Yeşilbaş, EvindarAnadolu’da 14. yüzyıl sonu ile 15. yüzyıl arası maddi kültür bağlamında birçok eser bırakan Akkoyunlular, coğrafik olarak Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde hâkimiyet kurmuş bir devlettir. Mardin’de Akkoyunlu hükümdarlarının çok sayıda eser inşa ettirdikleri bilinenmektedir. Çalışmamıza konu olan türbenin, banisi Sultan Hamza’nın ölümünden önce, kendisi tarafından Mardin Valisi olarak görev aldığı 1432-1435 yıllarından sonra, Akkoyunlu Beyliği’nin idaresini ele geçirdiği dönemde (1438-1444) inşa ettirdiği anlaşılmaktadır. Bu çalışmada, Hamza-i Kebir Türbesi’nin detaylı mimari analizi yapılarak türbenin Akkoyunlu mimarisi ve Anadolu Türbe Mimarisi içindeki önemi vurgulanacaktır.Öğe Diyarbakır Karacadağ Kilimlerinin Desen ve Motif Özellikleri(Arış Dergisi, 2011) Yeşilbaş, EvindarEl sanatlarının folklorik açıdan incelenmesi sonucunda halkların ve kültürlerin, geleneksel süslenme biçimi öğrenilmekte, insanların bedenini ve çevresini güzelleştirme arzusu ile ekonomik kazanç sağlama düşüncesinin varlığı kavranmaktadır. El sanatı ürünlerinden dokumacılıkta farklı kültürlerle beslenen ve gelişen Anadolu’da kendine özgü özellikler taşıyan çeşitli merkezler mevcuttur. Bilindiği gibi Türk kilimleri hammaddesinden renklerine, içerdiği motiflerden işçiliğine kadar sanat değeri taşıyan örneklere sahiptir. Bu değerli örneklerin üretildiği eski bölgelerden biri de Karacadağ’dır. Bu çalışmada Diyarbakır Karacadağ kilimlerinin tanıtılması, bugünkü koşullarda yapılan üretimin saptanması yer almaktadır. Bildirideki amaç bu kilimlerin desen ve motif özelliklerinin analiz edilmesinden ziyade geleneksel türk sanatlarımızın icra edildiği kilim dokuma merkezlerinden biri olan Karacadağ’ın varlığını ortaya koymak ve yeniden canlandırılması için tartışma ortamı yaratmaktır. Bu bağlamda çalışmada Karacadağ kilimlerinin desen ve motifleri sanat tarihçisi gözüyle incelenmiş, fotoğraflanıp yorumlanmıştır. Ayrıca Karacadağ kilim dokumacılığının devamının sağlanması için gerekli öneriler sunulmuştur.Öğe Midyat’ta Geç Dönem Osmanlı Yapısı: Gelüşke Hanı(Trakya Üniversitesi Yayını, 2021) Yeşilbaş, EvindarOrtaçağ ve Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları XXIIIÖğe ARTUKLU YAPILARI ÖRNEKLEMİNDE SANATTA KÜLTÜREL ETKİLEŞİM(Kadim Akademi Derneği, 2020) Yeşilbaş Evindar; Acat Akgül, FehimeAnadolu’da XI. yüzyıldan itibaren gelişen kültür ve sanat çok farklı kültürel ve etnik veriler üzerine temellenmiştir. Anadolu sınırları içinde oluşan sanatların daha iyi anlaşılması için sanatın gelişmesini etkileyen ortamı ve kültür çevresini iyi araştırmak bir zorunluluktur. Sanatın içinde kendine yer bulan farklı gelenekleri tespit etmek ve bu geleneklere ait olan unsurları ortaya koymak oldukça önemlidir. Aynı dönem ve yakın çevrede hüküm süren beylikler ve devletler, tarih boyunca kaçınılmaz bir şekilde kültürel ilişkiler içerisinde bulunmuşlardır. Kültürel etkileşimi oluşturan temel husus ise siyasi ve sosyal zeminde yaşanan ilişkilerdir. Bu etkileşimin izlerini ortaya koyan en somut veriler sanat üretimleridir. Sanat yapıtlarında, taçkapı, minare, kemer, örtü sistemi, malzeme, süsleme vb. gibi mimari yapı detayları üzerinden kültürler arasındaki etkileşimin izleri okunabilmektedir. Bu çalışmada, Artuklu Beyliği ile aynı dönemde ve yakın bölgelerde hüküm sürmüş Büyük Selçukluları, Anadolu Selçukluları, İlhanlı, Eyyûbi, Zengî ve Memlûkler’in siyasi, sosyal ve kültürel ilişkileri üzerinden malzeme, teknik, süsleme açısından dönemin yapılarındaki benzer izler incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Artuklu yapılarında iki renkli taş kullanımı, dilimli kemer formları, mukarnas kavsara, eyvan, selsebilli eyvan- avlu, dilimli kubbe, minare formu ve mekân tasarımı açısından benzerlikler tespit edilmiştir.Öğe İslam Mimarisinde “Çift Cidarlı Kubbe” Uygulaması ve Anadolu’dan Bazı Örnekler(Şehir ve Medeniyet Şehir Araştırmaları Dergisi, 2020) Yeşilbaş, EvindarDevletlerin sanat üslubunun bir parçası olarak da görülen kubbe formları, karakteristik özellikler arasında değerlendirilmektedir. Mimaride bir mekânın üzerini örtmeye yarayan, yarım küre formundaki örtü elemanı olan kubbe, Roma dönemi mimarisinde önemli örnekleri ile ön plana çıkar. Daha sonraki süreçte farklı devletlerin katkılarıyla bölgesel özellikler taşıyacak bir form kazanır. Kubbe yapımında farklı bir uygulama olarak karşımıza çıkan “çift cidarlı kubbe” örtü sistemi, genellikle dıştan ve içten aynı kubbe formuna sahip olabildiği gibi içten düz kubbe, dıştan farklı bir kabuk formuyla da örtülü olabilmektedir. Çift cidarlı kubbe ilk kez İran bölgesinde, Büyük Selçuklularda, daha sonra Artuklu, İlhanlı ve Akkoyunlu dönemlerinde de tercih edilmiştir. Timurlu ve Safevî dönemlerinde ise en güzel örnekleri inşa edilmiştir. Bu çalışmanın amacı İslam mimarisinin en önemli eserlerinde görülen çift cidarlı kubbe uygulamasının başlıca etkenlerini, eserlerini ve kökenlerini tespit etmektir. Çalışmada “çift cidarlı kubbe uygulaması” başlığı altında çift cidarlı kubbe sisteminin kökeni ve ne tür kaygılar sonucu ortaya çıkmış olabileceği üzerinde durulduktan sonra değişik coğrafyalarda ki bazı örneklerine yer verilecektir. Daha sonra Anadolu’da ki “çift cidarlı kubbe” örneklerine değinilecektir. Bu çalışma ile çift cidarlı kubbe uygulamasının mimarlık tarihi içindeki önemine değinilerek, konu ile ilgili bilgilerin derlendiği toplu bir çalışma literatüre kazandırılmış olacaktır.Öğe Diyarbakır El Sanatlarından Palan ve Şapka Yapımı(2012) Yeşilbaş, EvindarDiyarbakır Geleneksel El SanatlarıÖğe Silifke Taş Köprü nün Rölöve Tespitleri ve Tarihi Dönem Analizi(Akdeniz Sanat Dergisi, 2016) Yeşilbaş, EvindarAnadolu’da tarihi özelliklerini yitirmeden günümüze ulaşan çok sayıda köprü bulunmakla birlikte birçoğu misyonunu yitirmiş olsa bile tarihi önemini korumaktadır. Köprüler, geçmişte kullanılan güzergahlar konusunda da bilgi üretmeye yarayan mimari ürünlerdir. Bu bilgiden hareketle köprülerin, köprülere dair kalıntıların ve izlerin korunması gelecek kuşaklara aktarılması gerekmektedir. Bu çalışma, Karayolları Genel Müdürlüğü denetiminde ve Adana Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu onayına sunulmak üzere köprünün restorasyonuna yönelik hazırlanan sanat tarihi raporunun genişletilmiş ve güncelleştirilmiş halidir. Çalışmamızda Taş Köprü’nün mevcut mimari analizi yapılarak, restitüsyonuna kaynak oluşturacak dönem analizi yapılmıştır. Köprü, Anadolu’dan köprü örnekleri ile analojik açıdan değerlendirilerek karakteristik özellikler bağlamında irdelenmiştir.Öğe Süryani Yazım Merkezi Olarak Urfa’nın (Edessa) Önemi Ve El Yazmaları (2.- 13. Yy)(IKSAD Yayınevi, 2021) Kaplan, NeclaModern Urfa kentinin, Antik dönemde adı Edessa idi. Osroene Krallığının başkenti olan Edessa, Hıristiyanlık tarihi için de önemli bir yerleşim yeri ve bir merkez olmayı sürdürmüştür. Tarihi kaynaklarda 1. ve 2. yüzyıldan beri bu yörede Hıristiyanlığın görüldüğüne dair veriler sunulmaktadır. Yine tarihi kaynakların aktardığı bilgiye göre; ilk Hıristiyan kralı olarak anılan IX Abgar (MS.179-214) zamanında Edessa bir edebiyat merkeziydi. Hıristiyanlığın bölgede görülmesinden sonra burada önemli piskoposlar yetişmiş ve burası okuluyla aktif bir konumda olmayı başarmıştır. Özellikle Yunancadan Süryaniceye İncil çevirilerinin yapılması burayı dini ve kültürel bir ortama dönüştürmüştür. Bugün dünyanın çeşitli kütüphane ve müzelerinde korunan yüzlerce Süryanice yazılmış resimli ve resimsiz el yazmaları bulunmaktadır. Bu el yazmaları arasında Edessa merkezli olduğu bilinen eserler dikkat çekici çoğunluktadır. Çalışmada; Edessa’da üretildiği bilinen, şuan mevcut olmayan ancak tarihi kaynaklarda ismi geçen Süryani el yazmaları ile bugün çeşitli koleksiyon ve müzelerde korunan, 2. ve 13. yüzyılları arasına tarihlenen el yazmaları kapsamında Edessa’nın bir yazım merkezi olarak önemine ve tarihi geçmişine değinilecektir.Öğe Geç Antik Çağ Kanon Tablosu Süryani Resimli El Yazmalarında Teolojik Arka Plan(Kadim Akademi Derneği, 2021) Kaplan, NeclaMakalenin konusu, Rabbula, Syr.33 ve Diyr.339 olarak bilinen Süryanice yazılmış kanon tablolu ve resimli 6. yüzyıl tarihli el yazmalarıdır. Bu üç nüsha, günümüze gelen en erken tarihli kanon tablolu resimli İncil el yazmalarıdır. İlki 4. yüzyılda, Kaeisareialı Eusebios (MS 260-339) tarafından Yunanca tasarlanmış kanon tabloları düzeni, daha sonra çeşitli dillere tercüme edilmiştir. Söz konusu el yazma türünden, günümüze gelebilen en erken tarihli resimli nüshalar Süryanicedir. Bir tür oldukları görülen bu el yazmaları Erken Dönem Hıristiyanlığının önemli kültür mirasıdır. Ayrıca ele alınan Kanonik İnciller, Süryani Kilisesi'nin sanatsal hünerini temsil etmesi ve resme yaklaşımını göstermesi bakımından incelenmeye değerdir. Çalışmada, öncelikle Geç Antik Çağ’da Süryani Hıristiyan cemaatinin merkezi Roma Kilisesi’nden ayrılmasına ve Doğu ile Batı Süryani Kilisesi olarak bölünmesine sebep olan teolojik tartışmalara değinilecektir. Bu bağlamda Süryani Kilisesi’nin yaklaşımı ve söz konusu üç el yazmasının üretiminde hâkim olan teolojik anlayışın saptanması amaçlanmaktadır.Öğe Mardin Mor Eliyo El Hay Kilisesi(Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 2018) Kaplan, NeclaMardin Merkez’de bulunan Süryani Ortodoks kiliselerden olan Mor Eliyo El Hay Kilisesi, bu çalışmanın konusu olarak seçilmiştir. Kilise; yeni tescillenmiş olup daha önce herhangi bir araştırmaya konu olmamıştır. Süryani Kadim Deyrulzafaran Manastırı ve Kiliseleri vakfına ait yapının, 6. yüzyıl tarihli olduğu düşünülmektedir. Çeşitli dönemlerde geçirdiği onarımlarla sağlam kalarak günümüze gelebilmiş yapı, Mardin Merkeze bağlı çiftlik köyü sınırları içinde yer almaktadır. Kilise hâlâ ziyaret edilmekte ve belli zamanlarda ibadete açık bir mekân olarak kullanılmaktadır. Üç nefli bazilikal planlı kilise, Mardin’e özgü sarı kireç taş malzeme kullanılarak, kesme ve moloztaş taş duvar tekniği ile inşa edilmiştir. Çalışmada ele alınan kilisenin taşıdığı yerel özelliklerin saptanması, Hıristiyan dini mimarisindeki bir örnek olarak tanıtılarak literatüre kazandırılması amaçlanmıştır.Öğe Süryani El Yazmalarında Meryem’e Müjde Tasvirleri (6. ve 13. Yüzyıllar)(MARDİN ARTUKLU ÜNİVERSİTESİ, 2021) Kaplan, NeclaSüryanilere ait resimli el yazmalarının büyük bir kısmı Batılı araştırmacılar tarafından çalışılmış, literatüre kazandırılmıştır. Ancak söz konusu el yazmalarındaki pek çok tematik tasvirler hâlâ araştırılmamıştır. Bu temalardan bir tanesi Meryem’e Müjde konusudur. Çalışmada; Süryani el yazmalarından günümüze gelebilmiş 6. ve 13. yüzyıl tarihli İncillerdeki Meryem’e Müjde tasvirlerinin tanıtılması, üslup ve ikonografik açıdan incelenmesi, yorumlanması ve resimlerin dayandırıldığı metnin ortaya konması amaçlanmıştır. İncelenen yedi resimli İncil el yazması ile ilgili kısa tanıtıcı bilgiler sunulmuş, her resmin ikonografik ve üslup özelliği ile kompozisyon tasarımı değerlendirilmiştir. Karşılaştırma yöntemi kullanılarak, aynı konulu tasvirlerle Süryani yazmalarındaki Meryem’e Müjde tasvirlerinin dönem özelliği açıklanmıştır. Böylece, Hıristiyan sanatında önemli bir yere sahip Meryem’e Müjde konusu kapsamında, Süryani resim geleneğinde bu konunun örnekleri sunulmuş ve bunların gelişimi hakkında fikir verilmiştir. Söz konusu örnekler bu alanda çalışan teoloji, resim ve sanat tarihi gibi akademik çalışmalar için veri niteliğindedir.Öğe Kentsel Korumada Müzelerin Rolü Üzerine Bir Araştırma: Mardin Müzesi Örneği(2017) Yeşilbaş, EvindarMüzelerin tarihsel gelişim süreçlerine bakıldığında sahip oldukları bilgiden do layı dönemin toplumsal yaşam pratiklerinin, ekonomik, politik koşulların ve sosyo kültürel anlayışın belirmesinde etkin role sahip oldukları izlenebilmektedir. Birer eğitim kurumu misyonuna sahip müzeler, aynı zamanda kent kimliğini ve belleğini koruma bilincini geliştirmeye yönelik olarak toplumla organik bir bağ kurma amacıyla çalışmaları da bir zorunluluktur. Giderek yok olma sürecine giren ve karmaşık laşan tarihi kent toplumlarında organik bağ gerekliliği ve zorunluluğu daha da hissedilir olmaya başlamıştır. Özellikle ICOM’un alt komitelerinden olan “Kent Müzeleri Koleksiyon ve Ak tiviteleri Uluslararası Komitesi ICOM- CAMOC” ( International Council of Museums of Cities) tarafından kent müzeleri “kentin geçmişi, bugünü ve geleceğini yansıtan, kent kimliğinin güçlendirilmesini ve planlı bir şekilde gelişmesini amaçlayan bir müze mode li” olarak tanımlar. Tanımdan da anlaşılacağı gibi özellikle kent müzeleri, kentin en önemli aktörle rinin (kentlinin) kentsel yaşama yönelik katılımcı süreçlerinin güçlendirilmesi ve kenti korumaya dair tarihsel sürekliliğinin devam ettirilmesi açısından kurumsal bir dinamik tir. Bu çerçevede çalışmamızda, Mardin Müzesi’nin kentin geçmişini yansıtmanın ötesinde geleceğe yönelik projeksiyonlarda nasıl bir rol oynadığı somut verilerle ortaya konulacaktır. Mardin Müzesi’nin kentsel planlama ve kent kimliğini oluşturan tarihi bi leşenlerin yeniden üretim-dönüşüm projeleri ile tarihi kentsel alanda koruma bilincine ve tarihi kent kimliğine sahip çıkma bağlamında gerçekleştirilen çalışmaları irdelenecek tir. Çalışmada öncelikle Mardin Müzesinin tarihçesine kısaca değinilecektir. İkinci bölümde ise Mardin Müzesi’nin gerçekleştirdiği çalışmaları ve ileriki dönem projeleri hakkında bilgiler verilecektir. Sonuç bölümünde söz konusu proje ve çalışmaların çıktıları üzerine eleştirel bir yöntemle değerlendirme yapılacaktır. Ayrıca kentsel mekanların korunmasına yönelik faaliyetler bağlamında çeşitli öneriler de sunulacaktır. Bu çalışma ile tarihi kimliğe sahip kentlerde müzelerin etkin rollerine vurgu yaparak işlevsel bir farkındalık yaratmak amaçlanmaktadır. Mardin Müzesi’nin kentsel sit alanında gerçekleştirdiği çalışmaları sunarak koruma ve kenti meydana getiren tarihi bileşenlerin yaşatılması açısından Türkiye’de benzer uygulamalara örnek teşkil edeceği düşünülmektedir.Öğe MARDİN (MERKEZ) HIRİSTİYAN DİNÎ MİMARİSİ(ARKEOLOJİ VE SANAT YAYINLARI, 2022) Kaplan, NeclaMardin Süryani dinî mimarisi ile ilgili, özellikle de Tur Abdin Bölgesi konusunda, gerek oryantalistler gerekse araştırmacı sanat tarihçileri tarafından uzun yıllardır yapılmış birçok belgeleme, araştırma ve yayın bulunmaktadır. Bu yayınlar çoğunlukla yabancı araştırmacılar tarafından hazırlanmış olup konu ile ilgili, birkaç makale ve tez hariç, Türkçe yapılmış yayın yok denecek kadar azdır. Özellikle Süryani dinî mimarisini kapsayan çalışmalarda, Mardin Merkez’de bulunan yapılara yeteri kadar değinilmediği ve bunların toplu bir şekilde ele alınmadığı görülmüştür. Mardin Merkezde bulunan Hristiyan (Ortodoks, Katolik, Protestan) Süryani, Ermeni ve Keldâni Cemaatlerine ait yapıları içeren bu kitapta; yapıların yeri ve konumuna, tarihine, mimari özelliklerine ve bugünkü durumuna değinilmiştir. Böyle bir çalışmayla; tarih-kültür-sanat bağlamında Mardin şehrinin “çok dilli ve çok dinli” yapısına katkı sunan Hristiyan cemaatlere ait kiliselerin toplu bir şekilde sunulması, yapıların genel özelliklerinin betimlenmesi, tarihlendirme ve mimari sorunsallarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Öğe 1177 Tarihli Süryanice “Harklean” Dörtlü İncil El Yazması(TOKAT GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI, 2021) Kaplan, Necla; Akyüz, MihayelDublin Chester Beatty Kütüphanesi’nde Süryani koleksiyonunda Syc 703 numarada kayıtlı bulunan Harklean Dörtlü İncil el yazması makalenin konusunu oluşturmaktadır. El yazmasının şimdiye kadar detaylı monografik bir çalışmada incelenmediği ve yeteri kadar bilinmediği görülmüştür. Bu nedenle eser kodikolojik, paleografik ve sanat-tarihsel yönden incelenmiş, sahip olduğu özellikleri tanıtılmaya çalışılmıştır. Chester Beatty Kütüphanesi’nin dijital erişime sunmasıyla ulaşılan eser; Eusebios mektubu, 8 kanonun 17 adet tablosu, dekoratif haç motifi, 11 adet litürjik kodeks tabloları, Dörtlü İncil, her dört İncil’in (Matta, Markos, Luka ve Yuhanna) bapları hakkında bilgi sunan “İçindekiler (Qephelaon) bölümü”, Harkelli Toma’nın kendi çalışması hakkında bilgi vermek için yazdığı sonsöz metninin kopyası, kolofon ve sonradan ilave edilmiş bazı bilgi notlarını içermektedir. Eserin Kolofonu ve bilgi notları okunmuş böylece detaylı bilgilere ulaşılmıştır. Görsellerle donatılmış kanon tablolu ve Harklean versiyonu olan bu Dörtlü İncil el yazması; Isho’bar Romanos ve aile bireyleri tarafından Tell Arsanius bölgesindeki Meryem Ana Kilisesi’nde 1177 yılında yazılmış ve banisi Rahip Ahrun tarafından 1180 yılında Madik Manastırı’ndaki Kırk Şehit Kilisesi’ne vakfedilmiştirÖğe Anlam Gelişimi Açısından Çağdaş Sanatta Kare Formu(İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015) Şahin, OkanBu çalışma, 20.yy’ın başında Modernizm’in iki önemli ressamı Kazimir Maleviç ve Piet Mondrian’ın kare ve ızgara uygulamalarının, Postmodernizm ve sonrasında Çağdaş Sanat içindeki örneklerle karşılaştırmalı olarak ele alınmasına odaklanarak; bu süreçte Modernizm sonrasında kare formu özelinde yaşanan anlamsal dönüşümü ortaya koyma önerisi sunar. Modernizm’in başında Süprematizm ve Yeni-Plastisizm akımları dahilinde bu akımların ana unsuru olan kare ve ızgara formu uygulamaların, yüzyılın ikinci yarısından itibaren biçimsel ve anlamsal noktada uğradığı bozumun çeşitli örneklerle aktarılması ve Postmodernizm sürecinde yeni fikir ve bağlamlarla birlikte yüzyıl başında Süprematizm ve Yeni-Plastisizm’in ele aldığı bağlamlardan uzaklaşması anlatılmaktadır. Kare formu dahilinde bu dönüşüm süreci plastik sanatlarda yaşandığı gibi aynı zamanda mimari ve şehir planlamacılığı noktasında da kendini gösterir. Böylece bu çalışma, plastik sanatlarda kare formunun geçirdiği evreleri inceleyerek, 20.yy’ın sonuna kadar yaşanan bu dönüşümü sunmayı amaçlar. Bu tez, bahsedilen tarihsel sürekliliği inceleyerek, Modernizm sürecinde Maleviç özelinde işlenen kare formunun ‘önce’si ve ‘sonra’sını aktarmayı amaçlayarak, hem bu tarihsel sürekliliği kare formu aracılığıyla göstermeyi; hem de Postmodernizm süreciyle birlikte tarihsel sürekliliğin kendisinin sorgulanışını ve bunun sonucunda yeni bir anlam önerisinin varlığını ortaya koymayı amaçlar.Öğe Çağdaş Sanatta Siyaha Bakmak: Görme İhtiyacı-Anlamlandırma Sorunu(İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023) Şahin, OkanBu çalışma Çağdaş Sanat içerisinde ve siyah renk özelinde şekillenen belli örneklerin ‘Görme İhtiyacı’ ve ‘Anlamlandırma Sorunu’ başlıkları dahilinde ele alınışına dönük bir araştırmayı kapsamaktadır. Özellikle Bilim Devrimi ışığında gelişen optik yasalar, hem yeni bir görme teorisinin oluşumunda hem de Barok Sanat içerisinde şekillenen sanat görüşü ışığında ortaya konan siyahların kullanımına doğrudan etki etmiştir. 19.yy.’ın başına kadar farklı sanat akımları içinde genellikle ‘görme ihtiyacı’ bağlamında şekillenen siyah, Modernizm süreciyle birlikte anlam tartışmaları odağında özneleşerek 20. yy. başı itibariyle bir ‘renk’ olarak ele alınmaya başlamıştır. Tez, siyahın sözü edilen özneleşme sonrası Çağdaş Sanat sürecine ilerlerken geçirdiği evrimleri ele alarak, ilgili sanatçılar ve örnekleri ışığında üstlendiği yeni pozisyonu ortaya koyar. Çağdaş paradigmalar bağlamında şekillenen siyahın rolü, Pierre Soulages ve Anish Kapoor’un kuramsal yapısını ortaya koydukları ilk halinden hareket alarak; Çağdaş Sanat’ta mekan özellikli değerlendirme, kültürel veya toplumsal muhalefet, heykel-enstalasyon bağlamında ontolojisi ve İlişkisel Estetiğin unsurlarıyla ortaya konmuştur. Çalışma, bu şekliyle siyaha Çağdaş Sanat’ta ‘biçim’ ve ‘anlam’ tartışmaları odağında çeşitli örnekler üzerinden bakmaktadır.Öğe Mardin Şeyh Mahmud El Türkî Aile Kabristanındaki Mezar Taşlarının Sanat Tarihsel ve Antropolojik Açıdan Değerlendirilmesi(2021) Yeşilbaş, Evindar; Acar, AyşeMezar taşları ölen kişinin bu dünya ile bağının kurulduğu ve ahirete göçen şahsın anısını yaşatmak üzere kimlik bilgileri, mesleği, cinsiyeti, doğum ve ölüm tarihleri gibi bir takım bilgileri ihtiva eden somut kültür varlıklarıdır. Mezar taşları üzerinden kişinin öldüğü döneme ait mezar yapım gelenekleri de öğrenilmektedir. Çalışmanın yapıldığı Mardin’de mezarlık alanları içerisinde ayrı birer bölüm halinde aynı aileden bireylerin gömüldüğü aile kabristanı oluşturma geleneği hâkimdir. Çalışma materyalini, Şeyh Mahmud El Türkî aile kabristanındaki mezar taşları oluşturmaktadır. Bu kabristanda yer alan 20 adet mezar taşı, malzeme, teknik, süsleme, dil ve içerik açısından sanat tarihsel ve antropolojik olarak değerlendirilmiştir. Mezar taşlarından tarihi kimliğe sahip olduğu tespit edilen yalnızca 10 tane mezar taşı, sanat tarihsel açıdan incelenerek katologlanmıştır. Değerlendirme sonucunda, kalker taşı malzeme üzerine oyma tekniğinde bitkisel ve geometrik süslemeler ile sülüs karakterli kitabelerin işlendiği anlaşılmıştır. Bölgenin mimari yapılarında karşılaşılan süsleme dilinin bu mezar taşlarına da yansıdığı görülmüştür. İncelenen mezarlık alandaki mezar taşlarında, hem kültürel hem de sanatsal anlamda söz konusu ailenin sahip olduğu kültürel kodlar tespit edilmiştir.Öğe Pierre Soulages Resminde Outrenoir (Siyahötesi) Kavramının Teorik Yapısı(Mardin Artuklu Üniversitesi, 11.09.2023) Şahin, OkanPierre Soulages, Avrupa resminde yirminci yüzyılın ikinci yarısı itibariyle etkinliği hissedilen bir sanatçıdır. 1950’li yıllarda soyut dışavurumculuğa yakın gelişen Paris kökenli taşizm (tachisme – lekecilik) akımı içerisinde ismi anılan sanatçının resim tarzı, taşizmin lirik soyutlamacı anlayışı içerisinde şekillenmiştir. Sanatçının siyahötesi olarak tanımladığı resimleri ise geç dönemi olarak kabul edilebilecek olan 1980’li yıllar itibariyle başlayıp 2000’li yılların ortalarına dek süren ve siyah renk kullanımının yoğunluklu olarak hissedildiği bir resimleme anlayışı içerisinde şekillenmiştir. Siyahötesilik, Soulages resmi içerisinde sadece biçimsel bir yöntemi tanımlamaz. Bu yaklaşım Soulages’ın siyahı merkezde olarak kurguladığı geç dönem resimlerinin teorik şemasını da ifade eder. Bu çalışma siyahötesi kavramının Soulages resminde sözü edilen teorik çerçevesini ortaya koymayı amaçlayarak, siyahın ontolojisini bahsedilen teorik çerçeve bağlamında ele almaktadır.