Yazar "Kanter, Beyhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 9 / 9
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe EYLÜL ROMANINDA ESTETİZE EDİLMİŞ KİMLİKLER(2010) Kanter, BeyhanEylül romanı, psikolojik tahlillerin ağır bastığı bir romandır. Romanda imkânsız bir aşkın bu aşkı yaşayan kahramanlar üzerinde kur-duğu psikolojik baskı, mekân insan bağlamında ele alınır. Mekânın bire-yin iç dünyasında oluşturduğu yönelimler ve ruhsal çatışmalar anlatılırken kahramanların iç dünyaları okura bütün yönleriyle sunulur. Roman kahramanlarının duyguları estetik bir zeminde anlatılırken etik olgusu da göz ardı edilmez. Bu çalışmada evli bir kadın olan Suat’la Necip’in aşkları ve estetik ile etik arasında sıkışan içsel çatışmaları irdelenecektir.Öğe HALİDE EDİB’İN ROMANLARINDA İSTANBUL’UN GELENEKSEL VE MODERN YÜZÜ(Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim (TEKE) Dergisi, 2020) Kanter, BeyhanOsmanlı Devleti’nin son dönemlerinde şehirlerin kimliklerini, geleneklerini ve kültürlerini kaybetmeye başlaması, Batılılaşma/modernleşme teşebbüsleriyle neredeyse eş zamanlıdır. Hem Osmanlı hem de Cumhuriyet modernleşmesi, özellikle İstanbul’daki sosyal hayata doğrudan etki eder. Modernleşme teşebbüslerinin İstanbul’daki hayata etkisi, Tanzimat’tan itibaren yazılan pek çok edebî metnin de konusunu oluşturmaktadır. Batılılaşma eğilimlerinin işlendiği erken dönem Cumhuriyet romanlarında; İstanbul’un kimlik yitimine uğramaya başlaması özellikle sosyolojik ve iktisadî boyutuyla birlikte ele alınmaktadır. II. Meşrutiyet’ten itibaren yazın hayatında aktif bir yer edinen Halide Edib de romanlarında İstanbul’un dokusunun bozulmasını ve kimliğinin dönüşüme uğramasını Batılılaşma olgusuyla birlikte ele aldığı gibi şehrin kılcal damarlarına kadar sinen yozlaşmayı; aidiyet bilinci, kök değerlerin sahiplenilmesi ve bilinçsiz bir Batılılaşma çerçevesinde işleyerek çoğulcu bir kompozisyon oluşturur. Adıvar’ın romanlarında İstanbul, dekoratif bir unsur olarak değil mimarisiyle, kültürüyle, kimliğiyle eski ve yeni hayatın bir arada aktığı canlı bir kültür şehri olarak yer edinir. Medeniyet karşılaşmalarını bütüncül bir perspektiften değerlendiren Halide Edib, gelenek ve modernlik arasında mutedil ve senteze dayanan bir uzlaşmadan yanadır. Bu makalede Halide Edib’in romanlarında şehir ve kimlik ilişkisi, kültür, medeniyet, aidiyet ve Batılılaşma çerçevesinde ele alınarak sosyolojik bir perspektifle irdelenecektir.Öğe Meşrutiyet Dönemi Çocuk Edebiyati ve Halil Hamid’in Çocuklara Yönelik Eserleri(Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, 2022) Kanter, BeyhanMeşrutiyet Dönemi, çocuk edebiyatının ayrı bir alan olarak gelişmeye ve çocuklara yönelik yayınların artmaya başladığı bir süreci içine alır. Bu dönemde çocuklara yönelik süreli yayınların yanı sıra çocuk şiirleri ve hikâyelerinin de yaygın bir biçimde yazılması, çocuk kitaplarında görsel unsurlara yer verilmesi çocuk kültüründeki yenileşmelerin geniş kitlelere aktarılmasına etki eder. Meşrutiyet Dönemi çocuk edebiyatı külliyatında karşımıza çıkan isimlerden biri de Halil Hamid’dir. Hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemi yazarları arasında yer alan Halil Hamid, özellikle Meşrutiyet yıllarında popüler aşk romanları, çocuklar için hikâyeler, polisiye romanlar ve kadın hakları, aile hayatı ile ilgili eserler kaleme almıştır. Darülfünun mezunu olan ve uzun yıllar öğretmenlik yapan yazarın Meşrutiyet Dönemi’ndeki yazı faaliyetleri özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik dergilerde görülmektedir. Yazarın kadın hakları ile ilgili yazmış olduğu eserleri kadın konusunun ele alındığı çalışmalarda referans olarak gösterilmesine rağmen hayatı, edebî kişiliği ve çocuklara yönelik yazdığı eserleriyle ilgili herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Bu makalede, şimdiye kadar hakkında akademik bir çalışma yapılmamış olan Halil Hamid’in edebî kişiliği hakkında bilgi verilecek ve örneklem olarak seçilen çocuk kitapları Meşrutiyet Dönemi çocuk edebiyatının özellikleri göz önünde bulundurularak pedagojik, estetik, tematik ve kurgusal açıdan incelenecektir.Öğe MEŞRUTİYET YILLARININ “POPÜLER AŞK ROMANI” YAZARI: MUAMMER ENİSE AZMİ(Hikmet-akademik edebiyat dergisi (Online), 2022) Kanter, BeyhanMeşrutiyet Dönemi, Osmanlı basını açısından oldukça hareketli ve velut bir dönemi içerir. Basın hayatındaki hareketliliğe bağlı olarak okuryazar kadınlar da makalelerini, mektuplarını ve çeşitli türlerde kaleme aldıkları edebî metinlerini dergilere gönderirler. Ancak dönem içerisinde edebî eserler kaleme alan bazı kadın yazarların zaman içerisinde yazma faaliyetlerini bıraktıkları da görülmektedir. Meşrutiyet yıllarında popüler aşk romanı türünde bir eser yazan, edebiyat dergilerinde hikâye ve deneme türünde eserler yayımlayan Muammer Enise Azmi de Cumhuriyet’ten sonra yazma faaliyetlerinden uzaklaşarak eğitim ve politika ile ilgilenmiştir. Bu makalede, hayatı ve eserleri hakkında daha önce herhangi bir çalışma yapılmamış olan Muammer Enise Azmi’nin biyografisi hakkında bilgi verilerek yazarın Tokat milletvekili Muammer Develi olduğu ortaya konulacaktır. Ayrıca yazarın Meşrutiyet Dönemi dergilerinde yayımladığı eserler de incelenerek popüler aşk romanı türüne giren Aşk ve Günah romanı tematik ve kurgusal açıdan incelenecektir. Aşk ve Günah’ın popüler roman özelliklerini taşıyan yönleri belirlenerek karşılaştırmalı bir biçimde yorumlanacaktır.Öğe MURATHAN MUNGAN’IN YÜKSEK TOPUKLAR ROMANINDA KADIN KİMLİĞİ(Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi, 2010-09-18) Kanter, BeyhanMurathan Mungan, in his novel named Yüksek Topuklar, served the position of the woman identity in the social structure along with woman’s inner world. In the novel, an effort to explain other women by the central character who have felt social gender phenomenon dated from her childhood is seen. Character, on the other hand reaches her own wareness during this process. In this study, we will consider the construction of woman identities in the Yüksek Topuklar novel at length over the central character, Nermin.Öğe Orhan Kemal’in Romanlarında Göç Merkezi Olarak Kentler ve Kültürel Araf(İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, 2020) Kanter, BeyhanOrhan Kemal, romanlarında, özellikle işçilerin, köylülerin, işsizlerin ve ezilen sınıfların sorunlarını ve hayata tutunabilme çabalarını iktisadi ve beşeri ilişkiler açısından ele alır. Yazar, işçi sınıfının sorunlarını anlattığı eserlerinde köyden kente göç olgusunu ise iktisadi sorunlar ve emeğin sömürüsünün yanı sıra kültürel araf bağlamında kurguya taşır. Bu çerçevede, sosyo-kültürel olarak arada kalmışlık, köyden kente göçün yol açtığı psikolojik ve sosyolojik olgular/travmalar üzerinden yansıtılır. Büyük kentlere göç eden köylü bedenlerin dışlanma pratiklerine maruz kalmaları, “öteki bedenler”, “gayrimedeni bedenler” olarak ayrıştırılmaları ve “kentli/modern bedenler” tarafından etiketlenmeleri; Orhan Kemal’in romanlarındaki göç eksenli kültürel krizin sosyolojik yönünü oluşturmaktadır. Bununla birlikte kendi kültürlerine yabancılaşan, alışkanlıklarından, değerlerinden taviz veren/vermek zorunda kalan köylülerin, kentleri yurt edinme, kentsel pratikleri benimseme ve kentli bedenler tarafından onaylanma mücadeleleri de Orhan Kemal romanlarındaki göç olgusunun psikolojik boyutunu oluşturmaktadır. Bu makalede Orhan Kemal’in Bereketli Topraklar Üzerinde ve Gurbet Kuşları romanlarında yer alan göç olgusunun sosyo-kültürel etkileri sosyolojik bakış açısıyla irdelenecektir. Söz konusu iki romandaki yoksul karakterlerin köyden kente göç ettiklerinde yaşadıkları kültürel karşılaşmalar ve kültürel çatışmalar, özellikle Pierre Bourdieu’nun “habitus” ve Erving Goffman’ın “damga” kavramları çerçevesinde açıklanacaktır. Göçün failleri ile göçe maruz kalan kentliler arasındaki gerilim ise mekânsal ötekileşme ve “davranış repertuvarları”na yansıyan farklılıklar özelinde değerlendirilecektir /In his novels, Orhan Kemal addresses problems and survival struggles of workers, peasants, the unemployed, and oppressed classes in terms of economic and human relations. In his novels in which he focuses on the problems of the working class, the author fictionalizes the concept of rural depopulation in the context of economic problems and labor exploitation as well as cultural limbo. In his novels, Bereketli Topraklar Üzerinde and Gurbet Kuşları, limbo as a sociocultural concept is reflected through psychological and sociological concepts/ traumas created by rural depopulation. The fact that peasants migrating to big cities suffer from discriminating practices, the fact that they are discriminated against "other people" and "uncivilized people," and that they are influenced by the urbanite constitute the sociological aspect of migration-based cultural limbo in Orhan Kemal's novels. In addition, the struggles of peasants who have become alienated from their own culture and compromise/have to compromise their habits and values in forming households in the city, adopting urban practices and being approved by the urbanite constitutes more of the psychological aspects of migration. In this article, the sociocultural effects of migration in Orhan Kemal's novels Bereketli Topraklar Üzerinde and Gurbet Kuşları are examined through a sociological lens.Öğe SEZAİ KARAKOÇ İLE İKİNCİ YENİ ŞAİRLERİNİN ORTAK İMGE EVRENİ(Folklor Akademi Dergisi, 2022) Kanter, Beyhanİkinci Yeni şairleri, uzak, yoğun ve serbest çağrışımlı imgeler kullanmaları, kapalı ve muğlak bir anlatımı benimsemeleri ile Türk şiirine tartışmaları uzun yıllar devam edecek yeni bir poetik anlayış getirirler. Sezai Karakoç’un İkinci Yeni şairleri arasında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği de güncelliğini koruyan bir tartışmadır. Ancak Sezai Karakoç da imgelerin kuruluşu, verili dilin kullanım biçimi, modern hayata başkaldırı ve kapalı anlatımın benimsenmesi gibi poetik özellikler bakımından İkinci Yeni’nin öncü şairleri arasında yer almaktadır. Dünya görüşleri ve hayatı anlamlandırma biçimleri bakımından farklı bir bağlamda yer alsalar da Sezai Karakoç’un estetik tutumu ile İkinci Yeni şairlerinin estetik tutumları ve şiir dilini kullanış biçimleri pek çok ortak noktada buluşmaktadır. Zira Sezai Karakoç da diğer İkinci Yeni şairleri gibi şiirlerinde yaşadığı çağın bunaltılarını, huzursuzluklarını, uyumsuzluklarını, tedirginliklerini ve bireyi etkisi altına alan dayatmalarını derin ve yoğun anlamlar içeren metaforik ve imgesel söylemler aracılığıyla dile getirir. Sezai Karakoç’un yoğun imgelerle kurulan şiirlerinde, içinde yaşanılan çağın ve modern kent hayatının eleştirisi; kapitalizmin etkileri, mimarinin dönüşümü, bireyin yozlaşması ve asli gerçekliğinden uzaklaşması bağlamında yansıtılırken geleneksel, İslamî ve metafizik unsurlar merkeze alınır. İkinci Yeni şiirinin öncülerinden olan Edip Cansever, Turgut Uyar ve Cemal Süreya’nın şiirlerinde ise modern hayatın eleştirileri, modern ve kentli bireyin kendine yabancılaşması ve dinmek bilmeyen bir uğultuya dönüşen varoluşsal kaygılarla, bunaltılarla boğuşması üzerinden aktarılır. Bu bağlamda Sezai Karakoç’un şiirlerindeki modernlik eleştirisi, Edip Cansever, Turgut Uyar ve Cemal Süreya’nın modernlik eleştirilerinde olduğu gibi bunaltı, uyumsuzluk ve huzursuzluk gibi yıkıcı duygu durumlarını yansıtmakla birlikte dinî ve metafizik bir içerik barındırması yönüyle daha farklı anlam alanlarına işaret etmektedir. Bu çalışmada Sezai Karakoç’un şiirlerinde yoğun olarak kullandığı imgeler ile Edip Cansever, Turgut Uyar ve Cemal Süreya’nın şiirlerindeki imgelerin çağrışımları ve göndergeleri bakımından benzerlikleri tespit edilerek yorumlanacaktır. Çalışmanın kapsamından dolayı sadece örneklem olarak seçilen imgelere odaklanılacaktır.Öğe VARLIĞIN YOKSUNLUĞUNDAN YOKSULLUĞUN VARLIĞINA “ALİ NİZAMİ BEY’İN ALAFRANGALIĞI VE ŞEYHLİĞİ”(2011-12-20) Kanter, BeyhanTanzimat, siyasi anlamda olduğu kadar sosyal anlamda da bir değişimin habercisi niteliğindedir. Kültürel değişim, bireylerde gelenek ve modernite arasında bir ikilik oluşturduğu gibi sosyal zeminde de bir kaymaya yol açar. Bu kaymanın oluşturduğu tedirginlik, Türk romanınında vazgeçilmez temalarındandır. Abdülhak Şinasi Hisar, “Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği” romanında toplumsal yapıdaki değişimi ve kültürel bunalımı Ali Nizami Bey’in şahsında anlatır. Roman, genel olarak züppe tipinin yaşam algısı ve yaşamsal süreçteki dönüşümlerinin ironik bir tarzda anlatılması şeklinde kurgulanmıştır. Bu makalede, Ali Nizami Bey’in yaşamını oluşturan sosyal ve psikolojik şartlar irdelenmiştirÖğe YALNIZLIK VE YABANCILAŞMANIN EŞİĞİNDE: HER GECE BODRUM(11.06.2017) Kanter, BeyhanToplumsal yaşamla uzlaşamama, Her Gece Bodrum romanında yalnızlık, yabancılaşma ve uyumsuzluğun yol açtığı trajik gerilimler üzerinden anlatılır. Özellikle kentsoylu ya da küçük burjuva olarak adlandırabileceğimiz bireylerin huzursuzlukları da “varoluş sorunu” ve “varoluşsal kaygılar” bağlamında deşifre edilir. Tatil yapmak için İstanbul‟dan Bodrum‟a gelen bir arkadaş grubunun hem kendileriyle hem de birbirleriyle olan ilişkilerinin mekân dolayımında anlatılması, romanın kurgusunda özellikle “mekân deneyimleri”nin ön plana çıkmasına etki eder. Bu bağlamda romanda, belirli bir olaydan çok mekânın etkisiyle ortaya çıkan “varoluşsal sorunların” hâkim olduğu söylenebilir. Bu makalede, Her Gece Bodrum romanındaki kentsoylu bireylerin trajik gerilimleri, uyumsuzlukları ve yabancılaşmaları mekân- insan ilişkisi bağlamında irdelenecektir.