Tarih Bölümü Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 222
  • Öğe
    Ahmed Anzavur: Soldier, Governor, and Rebel. A Reevaluation of a Late Ottoman Military Man
    (Oriental Institute, Czech Academy of Sciences, 2024) Yelbaşı, Caner
    Following the Russian conquest of the North Caucasus, many Muslims from the region were exiled to the Ottoman Empire from the 1860s onwards. They were settled in different parts of the empire from the Balkans to Anatolia to the Syria and Iraq vilayets. By following this policy, the Ottoman state ensured that many Circassians would become part of the Ottoman army, ruling elites, harems and agricultural workforce. Anzavur Ahmed’s family was one of them. Although he did not graduate from military school, he participated in the army during the war in Libya (1911), the Balkan Wars (1912–1913), and the First World War (1914–1918). He was also appointed as the governor of Izmit (1920). Anzavur Ahmet is portrayed as a rebel by Turkish official historiography, but in reality, he was much more than that. He was an Ottoman Governor, and supported by Ottoman administrators such as Damad Ferid and Ali Kemal, who were against the Kuvayi Milliye because they believed that the empire would eventually emerge from the chaotic atmosphere of the post-First World War period and make an agreement with the British. This article argues that although Ahmed Anzavur has been labeled a rebel and a traitor according to the official historiography, it is difficult to use these labels given the circumstances of his time.
  • Öğe
    1933 Londra Para ve İktisat Konferansı'nda Türkiye
    (Trakya Üniversitesi, 2024) Meraklı, Erdem
    Bu çalışmanın amacı, 1929 Dünya Ekonomik Krizi’ne karşı uluslararası ortak çözümler bulunması düşüncesiyle Milletler Cemiyeti tarafından toplanan 1933 Londra Para ve İktisat Konferansı’nın gündem maddelerini ve sonuçlarını, Türkiye’de Cumhuriyet’in ilk yıllarında izlenen ekonomi politikaları açısından değerlendirmektir. Büyük Buhran’ın etkili olduğu yıllarda devletler, krize karşı mücadele ederken birbirlerinden bağımsız iktisat politikaları izliyorlardı. Fakat bu durum sorunları çözmediği gibi, ekonomik krizi daha da derinleştiriyordu. Bu noktada konferanstan beklenen; ABD, Büyük Britanya ve Fransa gibi büyük devletlerin para politikaları ile gümrük duvarları üzerindeki anlaşmazlıklarının sona erdirilmesi ve küresel ekonomik krize karşı ortak önlemlerin alınmasıydı. Ancak konferans sonunda para politikalarında bir uzlaşmaya varılamadı ve konferansta imzalanan Gümrük Ateşkesi’nin ömrü ise sadece birkaç ay oldu. Diğer yandan konferansın katılımcı ülkelerinden Türkiye, bu dönemde gümrük duvarlarını yüksek tutuyor ve para politikalarında devalüasyon karşıtı bir siyaset benimsiyordu. Bu politika esasen, “merkezdeki” sanayileşmiş devletlerin aleyhine, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya genelinde işleyen sürecin bir parçasıydı. Çalışma ile ulaşılan sonuçlardan biri, Londra Konferansı’ndaki görüş ayrılıklarının, uluslararası konjonktürde Türkiye gibi bağımsız iktisat politikaları izleme arzusunda olan “çevre” ülkelere avantaj sağladığı yönündedir. Makale ile varılan bir başka sonuç ise, küresel ekonomide Birinci Dünya Savaşı ile başlayıp 1929 Krizi ile hızlanan değişim sürecinin 1933’te Londra Konferansı’nda gün yüzüne çıkmış olmasıdır.
  • Öğe
    From ‘brothers in religion’ to ‘bandits’: Chechens in Mardin in the late Ottoman period
    (2022) Akman, Ekrem, Yelbaşı,Caner
    During the nineteenth century, the Ottoman state experienced considerable difficulties in maintaining complete control of both its governance and its territories. The state therefore focused on modernising its military capabilities, as well as establishing its bureaucracy and state structure as an attempt to shore up these weaknesses. From the time of Selim III (1779–1807), the state sought to focus on improving its military capacity in order to withstand the might of hostile European powers. The Ottoman elites were also aware that the Ottoman state could not survive with the existing structure, and thus considered reform vital to maintaining the empire. In addition to the threat from external military conflicts the Ottoman state was also vulnerable because of the spread of nationalist ideas, coupled with deficits in its economy and an incompetent bureaucracy. The Russian conquest of the North Caucasus during the middle of the nineteenth century also resulted in major problems for the state, in particular the mass movement of refugees to Ottoman lands.
  • Öğe
    19. Yüzyılda Mardin Kadın Vakıfları ve Kadınların Mülkiyet İlişkileri
    (Vakıflar Genel Müdürlüğü, 2022) Akman, Ekrem
    Öz Bu çalışmanın konusu 19. yüzyılda Mardin’de kadınların kurduğu vakıflar, kadınların vakıflar bağlamında iktisadî rolleri ve mülkiyet ilişkileridir. Makalede cevabı aranan temel soru, kadın vakıflarını diğerlerinden ayıran özellikler, kadınların vakıflar aracılığı ile ortaya koydukları sosyal ve iktisadî faaliyetler etrafında gelişen mülkiyet ilişkileridir. Mülk sahibi olarak vakıf kuran, vakıflarda mütevelli ve lehdar olarak kadınların iktisadî ve sosyal rollerinin derecesi çalışmanın temel problemidir. Çalışmada öncelikle Mardin’de kadınların 19. yüzyılda kurdukları vakıflar; vakfiyeler, şer’iyye sicilleri ile arşiv belgeleri temel alınarak tespit edilmiştir. Bu çalışmanın amacı, Mardinli kadınların 19. yüzyılda kurdukları vakıfları tanıtarak, Osmanlı toplumunda kadın ve mülkiyet ilişkileri hakkındaki tartışmalara Mardin örneği bağlamında katkı sağlamaktır. Kadın vakıfları ve kadınların mülkiyet ilişkilerine dair literatür taramasına ve alandaki tartışmalara kısaca değinildikten sonra Mardinli kadınların kurdukları vakıflar tespit edilerek özelliklerine değinilmiştir. Makalede, ayrıca vakıf kurucusu, mütevelli ve lehdar olarak kadınların vakıflardaki rolleri ve diğer akrabalarıyla mülkiyet ilişkileri ve mücadeleleri de ortaya konmuştur.
  • Öğe
    THE OTTOMAN POSITION ON THE RUSSO JAPANESE WAR IN THE FAR EAST 1896-1905
    (Rimar Academy, 2022) Akman, Ekrem
    Abstract: The research aims to shed light on the Ottoman position on the Russo-Japanese war in the Far East 1904-1905; Where the Ottoman Empire took an intriguing stance, there was a discrepancy between the popular stance and the official stance of the Attic State. The Ottoman people took the stance of open hostility to the Russians, and supported Japan in its struggle against Russia, and the people and intellectuals in the Ottoman Empire showed a great desire for Japan’s victory and defeat.” Petersburg ". While we find the position of Sultan Abdul Hamid and the Ottoman Empire in contradiction to the position of the public towards the people; He adopted the policy of strategic balance in the conflict between the Japanese and the Russians, considering that Russia is the largest neighboring country to the Ottoman Empire, and it still poses a great danger to the property of the Ottoman Empire that must be avoided. Therefore, the Ottoman Sultan followed a completely different plan and policy to the trends of public opinion. He was keen to support Japan, and at the same time avoided angering the European countries that supported the Russians and the possibility of confronting Russia, which is the strongest and most dangerous neighbor to him. Therefore, Sultan Abdul Hamid II adopted many other strategies, and followed a neutral policy towards Russia and Japan, went in the direction of the policy called the policy of balances. We also discussed in this research the development of Ottoman- Japanese relations before the Russo-Japanese war, and focused on the causes of the conflict between the Japanese and Russian states, and its repercussions on the balance of power in the region. And the international position on this conflict, We dealt with the American endeavors to end the war between the two parties under the Port Smouth Agreement, and discussed the effects of the Japanese victory over Russia and its repercussions on the peoples of the East .
  • Öğe
    ÇATIŞMA VE SUSUZLUK GÖLGESİNDE BİR ŞEHRİN DOĞUŞU: BİR KAZA MERKEZİ OLARAK MİDYAT
    (NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ SBE, 2022) Akman, Ekrem; Avcı, Remzi
    ÖZ Şer’iyye sicillerindeki kayıtlarda Midyat, 1823’e kadar henüz bir köy statüsündedir. Midyat adı bir kaza olarak ancak 1835 tarihli muhasebe defterinde kayda geçmiştir. Bu tarihten sonra da 300’den fazla köy, idari olarak Midyat’a bağlanmıştır. Turabdin gibi geniş bir alana yayılan irili ufaklı yerleşim birimlerinde vergi, askerlik ve asayiş konularında düzeni sağlamak amacıyla Mahallemi, Halil Begli-İsa Begli ve Midyat kazaları kurulmuştur. Turabdin’de idari bir birim olarak bir kazanın kurulmasının üç temel gerekçesi vardır. Bunlar; aşiretlerin yarattığı asayişsizlik, verginin toplanamaması ve asker celbinde yaşanan olumsuzluklardır. Midyat’ın bir kaza statüsüne ulaşması oldukça karmaşık bir süreçtir ve şehir farklı dönemlerde yeni idari düzenlemelere maruz kalmıştır. Merkezdeki su sıkıntısı da Midyat’ın şehirleşmesindeki en büyük engel olmuştur. Bu bağlamda bu çalışma 1810’dan 1900’lü yıllara kadar çok geniş sınırlara sahip olan Midyat’ın kaza merkezine dönüşme sürecine dair önemli tartışmalara odaklanır. Bu makale, süreç içerisinde güvenlik ve su meselesinin hayati bir önem taşıdığını iddia ederek, tüm şehirleşme serüveninin de söz konusu tartışma etrafında döndüğünü Osmanlı arşivleri ışığında ortaya koymayı dener.
  • Öğe
    19. ve 20. Yüzyılda Siverek ve Havalisinde Aşiret İlişkileri ve Akışkan Bir Konargöçer Aidiyeti: Karakeçililer
    (Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2023) Ekinci, Mehmet Rezan
    Siverek Karakeçilerine dair ulaşılabilen erken dönem malumat, 15. yüzyılda Akkoyunlu Uzun Hasan adına kaleme alınan Kitab-ı Diyarbekriyye adlı eserden alınmaktadır. Aşirete ve alt kollarına dair iktisadî ve çeşitli kayıtlar, tahrir ve ahkam defterlerinde bulunmaktadır. 16. asırda Milli Aşireti’ne mensub Milli Akkeçili ve Milli Karakeçili olarak tasnif edilmiştir. Sultan II. Abdülhamid döneminde 1903 senesinde basılı bir risaleden Karakeçilerle ilgili yeni bilgilere ulaşılmaktadır. Risalede Özbek diyarından geldikleri belirtilen aşiretin anıldıkları aile adları, meskûn mahalleri, yüklendikleri vazife ve işlevlerle ilgili bilgiler yer almaktadır. Karakeçi Aşireti’nin Urfa kolu ise, 19. ve 20. yüzyıllarda kendisine bağlı birçok kabileyle Siverek Sancağı’nda yaşamaktaydı. Risalede, anılan Özbek Karakeçilerinin Siverek Karakeçileriyle bağlantılarına dair bir bilgi yoktur. Bununla birlikte Siverek Karakeçilerine bağlı kabileler de tarih boyunca Anadolu’nun çeşitli mahallerinden Siverek mıntıkasına gelerek Karakeçi kimliği etrafında birleşmişlerdir. Birlik etrafında oluşan güç temerküzü ve konfor alanı Karakeçilik mensubiyetine doğru akışkan olarak tavsif edilen bir kimliğin benimsenmesini sağlamıştır. Aşiret, 19. yy. sonlarında 45 ve 46 numaralı iki alayla Hamidiye Süvari alaylarına katılmışlardır. Aşiretin Hamidiye devlet zırhına bürünmesiyle çevre aşiretlerle aralarındaki problemler askeri kimlikleriyle girift bir hale dönüşmüştür. Siverek ve çevresindeki asayişin hükümete akseden yönü, mahallin hazineye katkısının kesintiye uğramasının engellenmesidir. Bu sebeple Hükümet, çatışan aşiretler arasında ılımlı bir siyasetle barışçıl çözümler üretmeye çabalamıştır.
  • Öğe
    İki Dünya Arasında El Değiştiren Şehir: Nusaybin ve 363 Barışı
    (Mardin Artuklu Üniversitesi Yayınları, 07.07.2022) Erdem, Burak
    Eskiçağ’da Mezopotamya’nın en önemli sınır şehirlerinden biri olan Nusaybin (Nisibis), MÖ 68’de Lucullus döneminde Roma’ya tâbi hale gelmiştir. Roma İmparatorluk döneminde de önemini koruyan Nusaybin, Roma-Part savaşlarının önemli merkezlerinden biri olmuştur. Roma’nın askerî harekât merkezlerinden biri olan Nusaybin, 363 Barışı ile birlikte Sasanilere terk edildi ve bir daha geri alınamadı. Çalışmada, Fırat’ın doğusunda meydana gelen Roma-Sasani mücadelesinin seyrini değiştiren en önemli olaylardan biri olan Jovian’ın imzaladığı 363 Barışı ele alınacaktır. Çalışmanın temel amacını, 363 Barışının sebepleriyle birlikte siyasi, sosyo-ekonomik ve kültürel açıdan sonuçlarının incelenmesi oluşturmaktadır. Barışın imzalandığı dönemin canlı tanıklarından biri olan Ammianus başta olmak üzere, Eskiçağ yazarlarının 363 Barışı ile ilgili kayıtları incelenecek ve çıkarımlar ortaya koyulacaktır.
  • Öğe
    Kürt Emirlikleri ve Bedirhan Bey
    (Şırnak Üniversitesi, 2012) Özcoşar, İbrahim
    Bedirhan Bey, çok konuşulan isimlerden biridir. Bu yönüyle de en çok tanımlanan, ancak her tanımda başka Bedirhanların ortaya çıktığı bir kişiliktir. Bedirhan Beyle ilgili yazılanlar okunduğunda birbirinden çok farklı Bedirhan’la karşılaşırız: Osmanlı resmi kaynaklarında devlete önemli hizmetlerde bulunmuş ancak daha sonra asi olmuş biridir
  • Öğe
    YEREL GÜÇ DENGELERİ ARASINDA BİR OSMANLI ŞEHRİ: MARDİN
    (Çorum Belediyesi, 2020) Özcoşar, İbrahim
    Osmanlı şehir tarihi araştırmalarının, bazı istisnalara rağmen, göze çarpan en önemli özellikleri belli bir şablon çerçevesinde olmalarıdır. Osmanlı dönemiyle sınırlı şehir tarihi çalışmalarının üzerine oturduğu bu şablonun, coğrafi, etnik, sosyal, dini, mimari, ekonomik vs. birçok açıdan farklı şehirler üzerinde uygulanması birbiriyle neredeyse tıpatıp benzer Osmanlı şehirleri ortaya çıkarmıştır. Bu şablona göre Osmanlı şehri fiziksel açıdan, kale etrafındaki idari yapılar, resmen tanımlanmış mahalleler, dini, sosyal ve ekonomik yapılardan; idari açıdan, merkezîn tanımladığı idarecilerden, sosyal açıdan Erkân-ı Erbaa (veya anasır-ı erbaa) ve millet sisteminin öngördüğü sınıflardan, ekonomik olarak ise aynı şekilde resmen vergilendirilmiş değerlerden ibaret, kurgulanmış bir birimdir.
  • Öğe
    19. YÜZYILDA MİSYONERLİK FAALİYETLERİNİN SÜRYANİ KADİMLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
    (BAŞAR MEVZUAT BANKASI, 2009) Özcoşar, İbrahim
    Osmanlı Devleti; geniş coğrafyası sebebiyle 19. yüzyılda bir yandan Batı emperyalizminin iştahını kabartırken, diğer yandan yoğun misyonerlik çalışmalarına sahne olmuştur. Bu çalışmalar hem Osmanlı modernleşmesinin bir ayağını oluşturmuş hem de toplumsal çatışmanın da sebeplerinden biri olmuşlardır. Misyonerlik çalışmalarının bu etkileri öncelikle Osmanlı sınırlarında yaşayan Hıristiyan cemaatlerde hissedilmiştir. Bu cemaatlerden biri de Süryani Kadimlerdir. Süryani Kadimler, misyonerlik çalışmalarının hem modernleştirme hem de parçalayıcı tüm etkilerini 19. yüzyıl boyunca yaşamışlardır
  • Öğe
    19. Yüzyılda Diyarbakır’da Hıristiyan Cemaatler
    (Akademik Araştırma ve Dayanışma Derneği, 2008) Özcoşar, İbrahim
    Diyarbakır, içinde bulunduğu coğrafyaya bağlı olarak, yüzyıllarca çok farklı etnik köken ve dinden toplulukları içinde barındıran bir kent olmuştur. 19. yüzyılda da bu heterojen yapısını devam ettiren Diyarbakır, Müslüman nüfusun ağırlıkta olduğu bir kent olmasına rağmen azımsanmayacak bir Hıristiyan nüfusa sahiptir. Millet sisteminin yapısı gereği Diyarbakır’da yaşayan Hıristiyan cemaatler mezhep esasına dayalı bir teşkilatlanmaya sahiptirler. Bu çalışmada bir yandan 19. yüzyılda Hıristiyan cemaatlerin nüfusu üzerinde durulacak, diğer yandan bu cemaatlerin teşkilatlanmalarına değinilecektir.
  • Öğe
    TOWN AND TRIBE: THE CONFLICT BETWEEN AŞİRET (TRIBE) AND EŞRAF (NOBILITY) IN OTTOMAN DİYARBEKİR (1891-1909)
    (ST. KLIMENT OHRIDSKI UNIVERSITY PRESS, 2014) Özcoşar, İbrahim
    Right from the start I should indicate that this article is part of a series of urban history studies that approaches critically the classical historiography on towns in Turkey. Therefore it contains in itself a hidden criticism of this historiography. This criticism targets “uniform” or “centralist” approaches to the concept of “Islamic Town” and its corollary “Ottoman Town”, which result in rigid categorisations. Scholarship about the developments that led to the disintegration of the Ottoman State and the foundation of the Republic has been domi nated by approaches that often put the centre in the foreground and neglect the provinces. In this context many features characteristic of the provinces were either missed or linked back to the centre and thus deprived of their provincial element. The disintegration of the Ottoman State itself happened right after a period that had substituted extremely central ist methods for much less centralist methods of long standing. The Republic that was then founded was built on a paradigm that linked everything back to the centre and sought to make it uniform. For the nationalism of the Republic, which rested on homogeneity, retreat from the centre as well as increase in diversity posed a vital risk. Perception of this risk nec essarily led to contempt of all that was related to the provinces, despite all populist talk, and to the notion that history was predominantly made from the administrative core. This situ ation determined for a long time the basic starting point for historical study: “the centre”
  • Öğe
    Hakkârili Nasturilerin Osmanlı Merkez Otoritesi İle İlişkileri
    (Kadim Akademi Derneği, 2021) Özcoşar, İbrahim; Deniz, Mehmet Sabri
    Nasturi Kilisesinin patriklik merkezi, 16. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti’nin hâkimiyet sahasında yer almaya başlamıştır. Katolik misyonerlerin müdahalesi sonucu oluşan kilisedeki bölünme ile beraber Mar Şimun unvanlı Nasturi patrikleri, önce Diyarbakır’ı daha sonra Siirt’teki Mar Yakup Manastırı’nı ve 17. yüzyılın başından itibaren ise günümüz Hakkâri şehir merkezi yakınlarındaki Koçanis köyünü 20. yüzyılın başına kadar kalıcı ikametgâh (patriklik merkezi) olarak kullanmaya başladılar. Kabaca üç asır boyunca Osmanlı Devleti’nin hâkimiyet sahasında yer almasına rağmen Hakkâri Nasturi Kilisesinin ve mensupları olan Hakkârili Nasturilerin millet sistemi bağlamında Osmanlı merkez otoritesi ile ilişkilerinin ne düzeyde olduğu hususu literatürde tartışmalı bir konu başlığıdır. Bu çalışmanın amacı Hakkârili Nasturilerin Osmanlı merkez otoritesi ile ilişkilerini ve konu ile ilgili tartışmaları Osmanlı arşiv vesikaları üzerinden açıklığa kavuşturmaktır
  • Öğe
    Sultan ve Aşiret: Kürt Aşiret (Reislerinin) II. Abdülhamid’i Ziyareti
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Özcoşar, İbrahim; Ertekin, Abdusselam
    Bu çalışmada Osmanlı sultanları ile Kürt aşiretler arasındaki ilişki ağı, II. Abdülhamid ve Hamidiye Alaylarının kuruluşu çerçevesinde onu ziyaret eden Kürt aşiretleri bağlamında değerlendirilecektir. Sultan II. Abdülhamid ile aşiret reislerinin ilişkileri İttihad-ı İslam politikası çerçevesinde olmuştur. Bu politika çerçevesinde aşiret reislerinin İstanbul’a Sultanı ziyaretlerinin aşamalarını ve İstanbul’daki faaliyetleri ele alınacaktır. Makalede temel sorunsalımız İttihad-ı İslam politikası gereği bu ilişki ağının dinamiklerini ortaya koymaktır.
  • Öğe
    OSMANLI MODERNLEŞMESİ/MERKEZİLEŞMESİ VE KRİZ: MARDİN VE ÇEVRESİNDE AŞİRETLER ZAMANI
    (Kadim Akademi Derneği, 2019) Özcoşar, İbrahim
    Osmanlı modernleşmesinin taşraya en önemli yansıması merkeziyetçiliktir. Merkezileşmenin Osmanlı’nın doğu vilayetlerinde uygulanmaya başlaması, Osmanlı idari yapılanması içinde bir ara form olarak varlıklarını devam ettiren “Kürt emirliklerinin” sonu olmuştur. Kürt emirliklerine son verilmesiyle merkezin hâkimiyetini tesis edeceğini düşünen Osmanlı Devleti, tam tersi bir gerçekle karşı karşıya kalmıştır. Yüzyıllardır emirlikler aracılığıyla idare edilen aşiretler, emirliklerin ortadan kaldırılmasının ardından merkezi idarenin de tesis edilememesiyle oluşan boşlukta bölgedeki dengeleri bozacak bir hareketlilik içine girmişlerdir. “Aşiretler Zamanı” olarak isimlendirilen bu dönem, Arap ve Kürt aşiretlerin hem kendi aralarında hem devletle hem de devletin temsilcisi olarak gördükleri sosyal sınıflarla (şehirli ve eşraf gibi) çatıştıkları bir kriz dönemidir.Osmanlı Devleti, bu kriz dönemini aşmak için modernleşme/merkezileşme politikalarının mücessem şekli olarak Tanzimat Fermanı’nı bölgede uygulamaya çalışmış; yeni idari birimler, yeni idare mekanizmaları ve merkezden atanan yöneticiler ile düzeni tesis etme girişimlerinde bulunmuştur.
  • Öğe
    Makalelerle Mardin: Önemli Simalar-Dini Topluluklar
    (Mardin Tarihi İhtisas Kütüphanesi, 2007) Özcoşar, İbrahim
    Mardin'in farklı yönlerini, akademisyen ve araştırmacıların bakış açısıyla tanıtmak, bilinmeyen yönlerini gün ışığına çıkarmak, yıllardır zihnimizi meşgul eden bir projeydi. Böyle bir çalışma için kendi alanlarında uzman 100e yakın akademisyen ve araştırmacının çalışmalarının bir araya getirilmesi, çok zor ve uzun vadeli bir iş gibi görünmekteydi. Mayıs 2006'da düzenlediğimiz "1.Uluslararasi Mardin Tarihi Sempozyumu" bize bu projeyi uygulayabileceğimizi gösterdi. Bu çalışma sırasında çok farklı alanlarda birbirinden değerli akademisyen ve araştırmacıların Mardin'in farklı yönlerini araştırdıklarını veya araştırmaya hazır olduklarını gördük. Bu çalışmaların bir arada toplanması teklifimizi kabul eden akademisyen ve araştırmacıların, Mardin ile ilgili farklı alanlarda yaptıkları bilimsel çalışmalarını bu dört kitapta bir araya getirdik.
  • Öğe
    Makalelerle Mardin: tarih-coğrafya
    (Mardin Tarihi İhtisas Kütüphanesi, 2007) Özcoşar, İbrahim
    Mardin'in farklı yönlerini, akademisyen ve araştırmacıların bakış açısıyla tanıtmak, bilinmeyen yönlerini gün ışığına çıkarmak, yıllardır zihnimizi meşgul eden bir projeydi. Böyle bir çalışma için kendi alanlarında uzman 100e yakın akademisyen ve araştırmacının çalışmalarının bir araya getirilmesi, çok zor ve uzun vadeli bir iş gibi görünmekteydi. Mayıs 2006'da düzenlediğimiz "1.Uluslararasi Mardin Tarihi Sempozyumu" bize bu projeyi uygulayabileceğimizi gösterdi. Bu çalışma sırasında çok farklı alanlarda birbirinden değerli akademisyen ve araştırmacıların Mardin'in farklı yönlerini araştırdıklarını veya araştırmaya hazır olduklarını gördük. Bu çalışmaların bir arada toplanması teklifimizi kabul eden akademisyen ve araştırmacıların, Mardin ile ilgili farklı alanlarda yaptıkları bilimsel çalışmalarını bu dört kitapta bir araya getirdik.
  • Öğe
    Osmanlı Mahkemelerinde Muhzır Kavramı
    (Akademik Araştırma ve Dayanışma Derneği, 2004) Özcoşar, İbrahim
    ...
  • Öğe
    Antakya Süryani Kadim ( Ortodoks ) Kilisesi Patriklerinin Özgeçmişi
    (Mardin Tarihi İhtisas Kütüphanesi, 2006) Dolabani, Hanna; Özcoşar, İbrahim; Akyüz, Gabriyel
    Bu çalışma 2002 yılında teorik olarak ortaya atıp, üç yıllık bir hazırlık döneminden soma 2005 yılında hayata geçirebildiğimiz “Mardin Tarihi ihtisas Kütüphanesi” adli Mardin tarihiyle ilgili çok yönlü projenin bir parçasıdır. Proje, Mardin'in çok konuşulan ancak çok az araştırılan tarihi bir şehir olması gereğinden yola çıkılarak hazırlanmıştır.