TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1068
  • Öğe
    Görsel Belgelerle Maraş Kalesi'nin Tarihi ve Önemi
    (2024) Paköz, Aslıhan Ece; Oltulu, Ersel
    Maraş Kalesi'nin sahip olduğu tarihsel özelliklere dikkat çekmeyi ve korunmasına katkı sağlamayı amaçlayan bu çalışmada özellikle görsel belgeler üzerinden Maraş Kalesi'nin değişimi incelenmektedir. Kahramanmaraş şehir merkezinde bulunan Maraş Kalesi, şehrin beş bin yıllık tarihsel sürecine tanıklık eden bir kültürel mirastır. Kaledeki ilk yerleşmeler en azından İlk Tunç Çağının başlarına kadar gitmektedir. Geç Hititler dönemi arkeolojik kalıntılarını barındıran, Roma dönemi surları ile çevrelenen Maraş Kalesi, sahip olduğu bu değerlerin yanında Dulkadiroğlu döneminden bugüne geleneksel şehir merkezini tanımlamasıyla da kent hafızasında önemli bir yere sahiptir. Çalışmada öncelikle kalenin eski fotoğraflarına ve gravürlerine ulaşılmıştır. Bunun yanında tarihi ve mimarisiyle ilgili literatür taraması yapılarak bu konularda edinilen bilgiler yerinde yapılan gözlemlerle birlikte değerlendirilmiştir. Yapılan çalışmada Maraş Kalesi'nin, tarihsel süreç içerisinde farklı işlevlerle kullanıldığı ve birçok değişikliğe uğradığı tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Politik Kararlar Almada Dindarlığın Etkisi Nedir? Yetişkinler Üzerine Nicel Bir Araştırma
    (Anadolu İlahiyat Akademisi, 2024) Dökücü, Doğan Bekir; Ayten, Ali
    Seçimler sırasında bireyin oy vereceği adaya veya partiye karar vermesine karşılık gelen politik karar verme, bilişsel bir süreç sonucunda ortaya çıkmaktadır. Seçmenler politik karar verme sürecinde farklı karar verme tarzları kullanmakta ve bireylerin kullandıkları karar verme tarzları bir dizi faktöre bağlı olarak değişmektedir. Bu faktörlerden birinin bireylere hayat tarzı, düşünme sistemi ve dünyaya bakış açısı sunan din ve dindarlık olduğu düşünülmektedir. Bu çerçevede makalede kişilerin politik karar verme tarzları ile dindarlık düzeyleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Bununla birlikte oy vermeyi dinî bir görev olarak görmenin dindarlık ile politik karar alma tarzları ilişkisindeki düzenleyici rolü de incelenmiştir. Araştırmanın çalışma grubunu, İstanbul’un farklı ilçelerinde ikamet etmekte olan yaşları 25 - 65 yaş arasında değişen 310 katılımcı oluşturmaktadır. Kişisel Bilgi Formu, Politik Karar Verme Ölçeği ve Dindarlık Ölçeği veri toplamak için kullanılmıştır. Araştırma verileri Kasım-2021 tarihinde yüzyüze şekilde toplanmıştır. Bulgular politik karar verme tarzları ile dindarlık eğilimleri arasında güçlü ilişkilere işaret etmiştir. Nitekim bireylerin dindarlık eğilimleri arttıkça daha hızlı ve daha kolay politik karar vermeyi sağlayan tarzlara yönelik eğilimlerinin arttığı tespit edilmiştir. Dindarlığı daha yüksek olan bireyler hızlı ve sade, bilişsel kısayol temelli, partizan ve içgörüsel karar verme tarzlarına daha fazla eğilim göstermektedir. Dindarlık ile analitik karar verme tarzı arasındaki ilişkiye yönelik yapılan analizlerde ise bu iki değişken arasında ilişki olduğu ve bilgi-ibadet boyutuna yönelik eğilimin analitik karar verme tarzına yönelik eğilimi artırdığı görülmüştür. Yine bulgulara göre oy vermeyi dinî bir görev olarak görme dindarlık ve analitik karar verme arasında düzenleyici etkiye sahiptir. Daha açık bir ifadeyle oy vermeyi dinî bir görev olarak görmenin dindarlığın analitik karar vermeye olan etkisini artırdığı tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Zâhirî Âlimler Nezdinde Halku’l-Kur’an Meselesi
    (Cumhuriyet Üniversitesi, 2023) Kaya, Hüsamettin
    İslam düşünce geleneği, tarih boyunca birçok kırılma dönemi yaşamıştır. Bu kırılmalardan biri de mihne sürecidir. Mihne süreci Abbasî Halifesi Me’mun döneminde başlamıştır. Bu sürecin temel argümanı ise iktidarı ve ataları için sorun teşkil etmeyecek basit fakat etkili bir mesele olan Kur’an’ın yaratılmışlığı mevzusu tercih edilmiştir. Halife Me’mun, yaratılmış Kur’an doktrini öğretisinin kendi otoritesini güçlendireceğini ve dogmatik ulemanın bu sayede toplumsal zeminini kaybedeceğini biliyordu. Bu nedenle dönemin önde gelen şahsiyetlerine devlet eliyle Kur’an’ın mahlûk olduğu düşüncesi dikte edilmiştir. Baskılara boyun eğmeyen Ahmed b. Hanbel gibi âlimler sürecin sona ermesiyle halk tarafından kahramanlaştırılmıştır. Bu defa karşıt mihne süreci başlamış ve halku’l-Kur’an’a dair söylemlerde bulunanlartenkit edilmiştir. Hatta daha da ileri gidilerek tekfir edildikleri de görülmüştür. Buna bağlı olarak muhaddislerden birçoğu halku’l-Kur’an meselesine dair görüş beyan etmeyi dahi bid’at olarak telakki etmiştir. Bu durum birbirlerinden haz etmeyen kişi ve kesimler için bir tenkit sahası oluşturmuştur. Bu nedenle bazı kimseler hakkında haksız algılar oluşturulmuş ve asılsız iddialarla toplumdaki otoriteleri hedef alınmıştır. Dolayısıyla İslâm âlimlerinin veya mezheplerinin mevzuya yaklaşımlarını objektif olarak ele almak ve bu bağlamda değerlendirmeye tabi tutmak önem arz etmektedir. Bu çalışmada söz konusu durumdan olumsuz etkilenen Zâhirî mezhebin kurucusu Dâvûd b. Ali ez-Zâhirî (öl. 270/884) ve diğer Zâhirî âlimlerin halku’l-Kur’an’a ilişkin yaklaşımları incelenmiştir. Onlara dair yapılan algının yanı sıra kendilerine nispet edilen söylemlerin doğruluğunun tespiti amaçlanmıştır. Bu bağlamda öncelikle kendilerine nispet edilen görüşler (ı) Kâğıttan ve mürekkepten oluşan elimizdeki Kur’an mahlûk, levh-i mahfuzdaki Kur’an ise mahlûk değildir. (ıı) Kur’an muhdestir. (ııı) Kur’an muhdestir, telaffuzu itibari ile de mahlûktur. (ıv) Kur’an tilavet edildiğinde kulun harfleri çıkarmak için yaptığı hareketler neticesinde oluşan telaffuz mahlûktur şeklinde tasnif edilmiştir. Kendilerine atfedilen bu söylemler Zâhirî âlimlerin eserlerinde bulunan bilgilerle mukayese edilerek tutarlı olup olmadıkları tespit edilmiştir. Yapılan araştırmalar neticesinde mihne sürecinin devam ettiği yıllarda Nâşâbur’da bulunan Dâvûd ez-Zâhirî’nin Kur’an’ın yaratılmışlığına dair bazı söylemleri dile getirdiği; ancak mihnenin sona ermesiyle söz konusu söylemlerinden vazgeçtiği kanaati oluşmuştur. Zâhirî âlimlerden İbn Ebî Âsım (öl. 287/900), İbn Niftaveyh (öl. 323/935), İbn Hazm (öl. 456/1064) ve İbnü’l-Kayserânî’nin (öl. 507/1113) ise Kur’an’ın mahlûk olmadığını açık bir şekilde dile getirdikleri ve aksini iddia edenleri de tekfir ettikleri görülmüştür. Bunun yanı sıra kendilerine atfedilen söylemlerin doğruluğundan veya yanlışlığından bağımsız olarak yapılan algının Zâhirî âlimlerine birçok yönden olumsuz etkilediği de görülmüştür. Söz gelimi bu tür algılara maruz kalan Zâhirî âlimlerin hem halk nezdinde hem de ilim meclislerinde değer kaybetmelerdir.
  • Öğe
    The Approach of Kalām to the Physical Universe: Schools and Breaks
    (Anadolu İlahiyat Akademisi, 2023) Cengiz, Yunus
    Kelâmcılar, sekizinci yüzyılın sonlarından itibaren fiziksel evrenle daha fazla ilgilenmişler ve daha önce gündemlerinde olmayan cisim, hareket, durağanlık ve değişim gibi konularda teoriler ortaya koymuşlardır. Kelâm ekollerinin fizik yaklaşımları birbirlerinden farklı olduğu gibi farklı dönemlerdeki fizik hakkında düşünme tarzları da farklıdır. Bu çalışmanın amacı kelâmcıların fiziksel evrene yaklaşımlarını tespit etmektir. Bu bağlamda, kelâmcıların beş farklı yaklaşımının olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi araz taraftarlarıdır. Evrenin arazlardan meydana geldiğini savunan bu yaklaşım cisimlerin bütünlüklü yapılar olarak görülmesinin zihnimizin eseri olduğunu savunur. İkincisi tabiatçı kelâmcılardır. Nazzâm, Câhız ve Sümâme bu yaklaşımı savunan kelâmcılardır. Onların ortak özelliği cisimlerin tabiatlarını kabul etmeleridir. Bu yaklaşıma göre cisimler başka bir müdahaleye gerek kalmaksızın tabiatlarına uygun bir şekilde davranmak zorundadır. Nazzâm, bu yaklaşıma uygun bir teori geliştirmiş ve teorisini tecrübelerle desteklemeye çalışmıştır. Atomculuğu reddeden Nazzâm cisimlerin karşıt bileşenlerden oluştuğunu ve onların sürekli hareket halinde olmalarını sağlayan iç dinamizme sahip olduklarını ısrarla söyler. Câhız ise hayvanların doğasını ve hareketlerini öğrenmek için çokça gözlem yapmanın yanı sıra birtakım deneyler yapmıştır. Kelâmın fizikle ilgili üçüncü yaklaşımın sahipleri ise atomcu kelâmcılardır. Atomculuk kelâmda en yaygın fizik yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre cisimler sonsuza kadar bölünmez. Evren parçalanmayan parçacıklardan oluşur. Bu yaklaşım atomlar arasında boşlukların olduğunu ısrarla savunur. Bu düşüncelerini savunmak için birtakım örnekler veren atomcu kelâmcılar, cisimlerin tabiata sahip olduğunu kabul etmezler. Bunun yerine evreni açıklamak için itme gücü (i‘timâd) teorisini geliştirmişlerdir. Dördüncü yaklaşımın sahipleri ise hem atomcu hem tabiatçı kelâmcılardır. Ebu’l-Kâsım el-Ka‘bî’nin başını çektiği bu yaklaşım, evrenin atomlardan oluştuğunu ve her cismin bir tabiatının olduğunu savunur. Bu yaklaşım evrende boşluğun olmadığını söyler ve bu düşüncesini birçok tikel fenomeni izah ederek ispatlamaya çalışır. Beşinci yaklaşım ise Aristoteles’in dört neden nazariyesiyle fiziksel evreni değerlendiren kelâmcılardır. Gazâlî sonrasında Eş‘arî kelâmcılar, Aristoteles’in fiziğinin temelini teşkil eden dört neden nazariyesini kelâmî tezleriyle uyumlu hale getirmeye çalışmışlardır. Makalede bunu başarmak için ne tür yöntemlerin takip ettiği ele alınmaktadır.
  • Öğe
    Assessment of Yield and Quality of Some Triticale Genotypes in South-Eastern Anatolia
    (2019) Kızılgeçi, Ferhat
    This research was conducted to assess of yield and its component in different locations some triticale genotypes. The field experiment was arranged to the randomized complete block design with four replications during the 2012-13 growing seasons under Diyarbakir and Mardin ecological conditions. Three triticale cultivars (Ege Yildizi, Fahad-5 and Karma 2000) and two advanced lines (Line DZT-01 and Line DZT-06) were used as material. SPAD, protein content, test weight, thousand kernel weight, starch content, wet gluten, zeleny sedimentation and grain yield were evaluated. According to the findings of research, genotypic differences were found significant for SPAD, grain yield, thousand kernel weight and test weight. The values ranged in genotypes were between 51.8-57.3 in SPAD, 5043.9-6469.3 kg ha-1 in grain yield, 35.31-45.81 g in thousand kernel weight, 71.38-78.72 kg hL-1 in test weight, 13.1-13.7% in protein content, 64.27-65.94% in starch content, 28.71-30.61% in wet gluten and 40.42-45.67 mL in zeleny sedimentation. Significant positive correlation between protein content with gluten content and zeleny sedimentation in both locations was found. With regard to grain yield and some quality traits of Line DZT01 and quality traits of Line DZT-06 were highest than commercial cultivars in both locations. Line DZT 01 and Line DZT-06 were found as promising line. These lines can be new cultivar candidates and could be recommended to sown in South-Eastern Anatolia Region of Turkey.
  • Öğe
    Makarnalık Yerel Buğday Genotiplerinin (Triticum durum L.) Bazı Tarımsal Özellikler Bakımından Karakterizasyonu
    (Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2023) Durmaz, Abdurrahman; Aktaş, Hüsnü
    Bu çalışma, 2019-2020 buğday yetiştirme sezonunda Mardin ili Artuklu İlçesi yağışa dayalı şartlarında Augmented Deneme Desenine göre planlanarak Güneydoğu Anadolu Bölgesine özgü 80 adet yerel makarnalık ve 10 adet standart çeşit kullanılarak yürütülmüştür. Deneme, her blokta 20 adet yerel genotip ve 10 adet kontrol çeşit olacak şekilde düzenlenmiştir. Güneydoğu Anadolu Bölgesine özgü bu yerel makarnalık çeşitlerin karakterizasyonunun amaçlandığı çalışmada; yerel buğday çeşitlerinin ve kontrol çeşitlerinin alınan gözlemleri sırasıyla tane verimi 229 kg/da- 371 kg/da; biyolojik verimleri 1313 kg/da –1218 kg/da; bin tane ağırlıkları 42.9 g – 40.15 g, başaklanma gün sayısı 117.8 gün-111 gün; protein oranı % 18.02 - % 14.94 arasında değişmiştir. Elde edilen verilere göre, yerel buğday çeşitlerinin bitki boyu, biyolojik verim, tanede protein oranı bakımından kontrol çeşitlerinden daha yüksek değerlere sahip olduğu tespit edilirken, tane verimi bakımından ise kontrol çeşitlerin daha yüksek değerlere sahip olduğu tespit edilmiştir. Yerel çeşitlerin, modern ıslah çeşitlerine göre daha geç başaklandığı ve yeşil kalma süresinin daha uzun olduğu gözlemlendiği çalışmada, yerel çeşitlerin daha çok kışlık gelişme tabiatına sahip özellikler taşıdığı, özellikle tanede protein oranın ve biyolojik verimin artırılması çalışmalarında gen kaynağı olarak kullanılabilecek çok sayıda potansiyel yerel çeşit olduğu tespit edilmiştir. Elde edilen verileri GGE biblot analiz metodolojisine göre değerlendirilmiş, yapılan değerlendirmede, tane verimi (TV), başakta tane sayısı (BSTS), başakta tane ağırlığı bakımından ST8 (kontrol) G80 (yerel) genotipleri en yüksek değerlere sahip olmuşlardır. Yerel genotipler bin tane ağırlığı (BTA), peduncle uzunluğu (PU), bitki boyu, tanede protein oranı (TPO), biyolojik verim (BV) ve başaklanma gün sayısı (BGS) bakımından daha yüksek değerlere sahip olurken, bu özellikler açısından G8 (yerel) en yüksek değerlere sahip olmuştur. İncelenen özellikler bakımından geniş bir varyasyona sahip olduğu tespit edilen bu yerel çeşitlerinin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması konusunun önemli olduğu ve aynı zamanda ulusal ve uluslararası buğday ıslah programlarında kullanılabilecek yararlı özelliklere sahip olduğu tespit edilmiştir.
  • Öğe
    İntihar ve Sosyal Hizmet: İnternet Haberleri Üzerine Bir İnceleme
    (28.10.2020) Akçe, İslam; Doğan, Hüseyin
    Bu çalışmanın amacı, intihar davranışı konusunda sosyal hizmet perspektifi ile farkındalık oluşturmak, haber dilinin intihar davranışı üzerindeki etkisini araştırmak ve intiharın haber diline yansımasını irdelemektir. Elde edilen bulgular ve taranan literatür çerçevesinde konuyla ilgili ortaya çıkan sonuçlara yönelik koruyucu önleyici önerilerde bulunmak çalışmada hedeflenen bir diğer amaçtır. Yapılan çalışma, nitel araştırma yöntemi kullanılarak içerik analizi tekniğine dayalı yapılan tepkisiz bir araştırmadır. Bu çalışmanın örneklemini Google Haberler Arama Motoru üzerinden bazı filtrelemeler yapılarak elde edilen 200 haber içeriği oluşturmaktadır. Elde edilen bulgular Maxqda 18.0 nitel veri programına işlendikten sonra temalar ve alt temalar şeklinde kodlanmıştır. Ayrıca bulguların yorumlanma sürecinde anlamın güçlendirilmesi amacıyla birebir alıntılar da yapılmıştır. Yapılan araştırma neticesinde, erkeklerin kadınlara göre daha çok risk altında olduğu, aile içi geçimsizlik ve yoksulluk faktörlerinin intihar davranışının en önemli nedenleri arasında yer aldığı, kesici alet ve ateşli silahlar intiharlarda en çok kullanılan araç gereçler olduğu, taranan haberlerin büyük çoğunluğunun içeriklerinin DSÖ tarafından yayınlanan kılavuzdaki standartları karşılamadığı saptanmıştır. Bunun yanı sıra intihar davranışının haberlerde yer almasının makro düzeyde etkilerinin olduğu belirlenmiştir. Bu açıdan değerlendirildiğinde yayınlanan haberlerle ilgili denetim mekanizmalarının artırılması gerektiği açıktır. Bununla birlikte alanda aktif olarak yer alan sosyal çalışmacıların intihar konusunda mezzo ve makro düzeyde çalışmalar yapması gerektiği düşünülmektedir.
  • Öğe
    Mardin-Kızıltepe Ekolojik Koşullarında Ekim Zamanı Uygulamalarının Bazı Soya Fasulyesi (Glycine max L.) Çeşitlerinde Verim ve Verim Öğeleri Üzerine Etkisi
    (YYÜ TAR BİL DERG, 2015) Doğan, Yusuf; Koyutürk, Özge; Aktaş , Hüsnü
    Bu araştırma farklı ekim zamanlarının soya fasulyesinde verim ve verim öğelerine etkilerini belirlemek için, Mardin Artuklu Üniversitesi Kızıltepe Meslek Yüksekokulu deneme tarlalarında 2012 ve 2013 yıllarında yürütülmüştür. Deneme, tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre 3 tekrarlamalı olarak kurulmuş; Nova, Ataem-7, Erensoy, TRE-S10/02 ve Blaze çeşitler ana parsellere, ekim zamanları alt parsellere yerleştirilmiştir. Beş soya fasulyesi çeşidi, üç farklı zamanda (1Nisan, 15 Nisan ve 1 Mayıs) ekilmişlerdir. En yüksek tane verimi 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla 330.8 kg/da ve 331.0 kg/da ile Blaze çeşidinde bulunurken, en düşük tane verimi 261.6 kg/da ve 252.4 kg/da ile Erensoy çeşidinden alınmıştır. Mardin koşullarında en uygun ekim zamanının 15 Nisan olduğu belirlenmiştir.
  • Öğe
    Çinko Uygulamasının Makarnalık Buğdayın (Triticum durum Desf.) Verim ve Bazı Kalite Özellikleri Üzerindeki Etkisi
    (Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Dergisi, 2016) Aktaş , Hüsnü
    Bu çalışma çinkonun (Zn) toprak ve yapraktan beraber uygulanmasının Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yoğun ekim alanına sahip 7 adet durum buğdayı çeşidinin verim, verim bileşenleri ve kalite özellikleri üzerine olan etkisinin araştırılması amacıyla yapılmıştır. Çalışma 2013-14 ve 2014-15 buğday yetiştirme sezonlarında sulu koşullarda Kızıltepe Meslek Yüksek Okulu Deneme Alanında tesadüf blokları deneme deseninde üç tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Birinci yılda çinko kullanılan (+Zn) ve çinko kullanılmayan (-Zn) uygulamaların tane verimi ortalaması sırasıyla 742 - 693 kg/da ve istatistiki olarak önemsiz, ikinci yılda ise 751 - 659 kg/da ve istatistiki olarak önemli olarak tespit edilmiştir. Varyans analiz sonuçlarına göre, ilk yılda başakta tane sayısı, camsı tane oranı, sedimantasyon, protein oranı, yaş gluten özellikleri için uygulamalar arasındaki farklar istatistiki olarak önemli bulunurken (P<0.05 ya da P<0.01), ikinci yılda tane verimi, başak ağırlığı, camsı tane oranı, sedimantasyon, protein oranı, ve yaş gluten özellikleri için önemli bulunmuştur. Çalışmada kullanılan çeşitlerin +Zn ve –Zn uygulamalarındaki responsu farklı olmuş, her uygulamada da çeşitler arasındaki farklar incelenen özellikler bakımından istatistiki olarak önemli bulunmuştur. Çinko uygulaması ile en yüksek tane verimi artışı birinci yılda G1 çeşidinde, ikinci yılda ise G3 ve G5 çeşitlerinde gözlenirken, camsılık parametresi için birinci yılda çinko uygulaması ile en yüksek artış G3 ve G4 çeşitlerinde, ikinci yılda ise G2 ve G5 çeşitlerinde belirlenmiştir. Çinko uygulaması ile protein oranında en yüksek artış birinci yılda G7 çeşidinde ikinci yılda ise G6 çeşidinde gerçekleşmiştir. Birinci yılda G6 ve ikinci yılda ise G2 çeşitleri dışında çinko uygulaması ile bütün çeşitlerde SDS sedimantasyon değeri artış gösterirken, irmik rengi (b) için uygulamalar arasında belirgin bir fark gözlenmemiştir.
  • Öğe
    Buğday Bitkisine Uygulanan Farklı Miktarlarda Leonarditin Bazı Toprak Özelliklerine Etkisi
    (Toprak Su Dergisi, 2016) Kolay, Betül; Gürsoy, Songül; Avşar, Özlem; Bayram, Nurettin; Öztürkmen, Ali Rıza; Aydemir, Salih; Aktaş , Hüsnü
    Leonardit, toprak özelliklerini iyileştirmede ve dolayısıyla ürün verimini arttırmada kullanılan organik gübrelerden biridir. Bu çalışmada, sulanabilir koşularda buğday bitkisine farklı miktarlarda leonardit uygulanarak, uygulanan bu leonarditin bazı toprak özellikleri üzerine olan etkisi belirlenmiştir. Çalışma 2009-2012 yıllarında GAP Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğü deneme alanında, tesadüf blokları deneme desenine göre dört tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Denemede leonarditin 6 farklı dozu (0, 50, 100, 150, 200 ve 250 kg da-1) uygulanmıştır. Hasat sonrası tüm parsellerde, toprakta organik madde, toprak nemi, hacim ağırlığı ve penetrasyon direnci belirlenmiştir. Çalışma sonucunda, farklı miktarlarda uygulanan leonarditin toprakta organik madde, toprak nemi ve hacim ağırlığı üzerine etkisinin olmadığı, penetrasyon direnci üzerine etkili olduğu görülmüştür. Toprak penetrasyon direnci leonardit uygulaması ile azalmıştır.
  • Öğe
    Bazı Ekmeklik Buğday Genotiplerinin (Triticum aestivum L.) Doğal Yağış Koşullarındaki Verim ve Kalite Parametrelerinin Değerlendirilmesi
    (Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Dergisi, 2017) Aktaş , Hüsnü; Karaman, Mehmet; Oral, Erol; Kendal, Enver; Tekdal, Sertaç
    Çalışma 2011-12 ve 2012-13 yetiştirme sezonlarında, Hazro/Diyarbakır ekolojik koşullarında yazlık gelişme tabiatlı ileri kademedeki 20 ekmeklik buğday genotipi ile tescilli 5 çeşidin yağışa dayalı şartlarda verim ve bazı kalite özelliklerinin araştırılması amacıyla yürütülmüştür. İki yıllık birleştirilmiş varyans analiz sonuçlarına göre incelenen tüm özellikler için genotipler arasındaki fark istatistiki olarak (P<0.05) önemli bulunmuştur. Birinci yılda G21 (392 kg/da), ikinci yılda ise Dinç çeşidi (610 kg/da) en yüksek tane verimine sahip genotipler olurken, G4, G8 ve G5 (Dinç) her iki yılda da yüksek ve aynı zamanda benzer tane verimi performansına sahip genotipler olmuş, G19 ve G21 genotipleri ise ortalamadan yüksek tane verimine sahip olmalarına rağmen her iki yılda farklı performansa sahip olarak kaydedilmiştir. Birinci yılda, G9 bin tane ağırlığı ve hektolitre için, G21 genotipi tane verimi için (TV), G3 sedimantasyon için, G4 protein için, ikinci yılda ise G14 genotipi başakta tane ağırlığı, başakta tane sayısı, G12 sedimantasyon için, G15 ve G2 bin tane ağırlığı bakımından en yüksek performansa sahip genotipler olmuştur. Basit korelasyon analizi sonuçlarına göre, metre karede başak sayısı ile tane verimi; protein oranı ile sedimantasyon arasında pozitif; tane verimi ile protein oranı arasında da negatif ve istatistiki olarak önemli korelasyonlar tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda G21 genotipi hem tane verimi hem de kalite özellikleri için üstün özelliklere sahip olduğu için çeşit tescili için ümitvar bir genotip olarak saptanırken, buğday ıslah programlarında yüksek tane verimine sahip çeşitlerin tespitinde birim alandaki başak sayısının seleksiyon kriteri olarak kullanılabileceği tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Sentetik ve Modern Ekmeklik Buğday Genotiplerinin (Triticum aestivum L.) Verim ve Kalite Özelliklerinin Karşılaştırılması
    (Uluslararası Tarım ve Yaban Hayatı Bilimleri Dergisi, 2017) Aktaş , Hüsnü; Karaman, Mehmet; Erdemci, İrfan; Kendal, Enver; Tekdal, Sertaç; Kılıç, Hasan; Oral, Erol
    Bu çalışma, kışlık gelişme tabiatına sahip 14 modern ekmeklik ve 11 sentetik buğday genotipinin tane verimi ve bazı kalite özellikleri bakımından karşılaştırılması amacıyla 2014- 15 ve 2015-16 yetiştirme sezonlarında Elazığ ili sulu şartlarında yürütülmüştür. Denemeler tesadüf blokları deneme deseninde 3 tekerrürlü olarak kurulmuş, birleştirilmiş varyans analiz sonuçlarına göre incelenen tüm özellikler bakımından genotipler arasındaki fark 0.01 düzeyinde istatistiki olarak önemli bulunmuştur. İki yıllık ortalama sonuçlara göre, sentetik ve modern ekmeklik buğday genotiplerinin tane verimi ortalaması sırasıyla 720 ve 707 kg da-1; bin tane ağırlığı için 41.42 ve 37.35 g; protein oranı için %10.71 ve %10.79; yaş gluten değeri %31.7 ve %30.7 olarak tespit edilmiştir. Çalışmada sentetik buğday genotipleri bin tane ağırlığı bakımından daha üstün özelliğe sahipken, tane verimi bakımından daha yüksek bir ortalamaya sahip olmalarına rağmen bariz bir üstünlük tespit edilememiştir. ANOVA ve GGE biplot analizleri sonucuna göre sentetik buğday genotipi S-4’ün bin tane, yaş gluten ve protein özellikleri bakımından, modern ekmeklik buğday genotipi M-3’ün ise zeleny sedimantasyon ve hektolitre özellikleri için en ideal değerlere sahip olduğu tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda sentetik buğday genotiplerinin tane verimi ve kalite özellikleri bakımından iyi bir potansiyele sahip olmakla beraber, dikkatli ve etkili bir seleksiyon ile modern ekmeklik buğday genotiplerinden daha üstün özelliklere sahip sentetik buğday genotiplerin belirlenebileceği ve bu konuda daha kapsamlı çalışmaların yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
  • Öğe
    Türkiye’de Yoğun Ekim Alanına Sahip Bazı Arpa (Hordeum vulgare L.) Çeşitlerinin Destek Sulamalı ve Yağışa Dayalı Koşullarda Değerlendirilmesi
    (Tekirdağ Ziraat Fakültesi Dergisi, 2017) Aktaş , Hüsnü
    Bu çalışma Türkiye’de tescilli 10 arpa (Hordeum vulgare L.) çeşidinin tane verimi ve bazı agronomik karakterlerinin, yağışa dayalı ve destek sulamalı koşullarda araştırılması amacıyla 2011-12 ve 2012-13 yetiştirme sezonlarında Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde yürütülmüştür. Denemeler tesadüf blokları deneme deseninde, dört tekrarlamalı olarak kurulmuştur. Elde edilen veriler varyans analizi ve GGE-biplot yöntemleri kullanılarak değerlendirilmiştir. Çalışmada kullanılan arpa çeşitleri aynı zamanda kuraklığa dayanıklılık parametreleri bakımından da değerlendirilmiştir. İki yıllık ortalamalara göre çeşitlerin destek sulu koşullardaki tane verimi (417 - 578 kg/da), yağışa dayalı koşullarda (281 - 391 kg/da) arasında değişirken; sulu ve yağışa dayalı koşullardaki ortalama değerler sırasıyla, bin tane ağırlığı için 41 g ve 38 g, hektolitre ağırlığı için 68 kg/hl ve 62 kg/hl ve m2’de başak sayısı için 513 adet/m2 ile 367 adet/m2 olarak kaydedilmiştir. GGE-biplot analizi sonuçlarına göre ise tane verimi bakımından G3 ve G5 en stabil çeşitler olarak belirlenmiştir. Sulu ve yağışa dayalı koşullardaki iki yılın ortalama verilerine göre tane verimi açısından G3, G9, G5 ve G10 en yüksek değerlere (sulu koşular: 578; 533; 520; 550 kg/da, yağışa dayalı şartlar: 363; 365; 391 ve 363 kg/da) sahip çeşitler olarak belirlenmiştir. GGE biplot sonuçlarına göre G9 yağışa dayalı şartlara, G3 ise sulu koşullara uygun çeşitler olarak tespit edilmiştir. Çalışmada kurağa dayanıklılık parametrelerinden olan YI (Yield index; Verim indeksi) ile yağışa dayalı şartlardaki verim (Ys) ile ilişkili bulunurken, bu parametrenin kuraklığa tolerant çeşit geliştirme çalışmalarında kullanılabileceği öngörülmüştür. Diğer kurağa dayanıklılık parametrelerinden HM (Harmonic Mean; Harmonik ortalama), GMP (Geometric Mean Productivity; Geometrik Ortalama Verim), STI (Stress tolerance index; Stres Tolerant İndeks) ve MP (Mean productivity; Ortalama verimlilik) ve TOL (Tolerans) parametreleri ise sulu koşullarda verim ile ilişkili bulunmuş, bu yüzden sulu koşullara uygun genotiplerin belirlenmesinde bu parametrelerinin kullanılabileceği tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Geleneksel ve Faaliyete Dayalı Maliyetleme Sistemlerinin Karşılaştırılması: Bir Üretim İşletmesinde Uygulama
    (2021) GUTNU, Mehmet Murat ve TANIŞ, Veyis Naci
    Bu çalışmada herhangi bir maliyetleme sisteminin olmadığı bir üretim işletmesinde hem geleneksel üç aşamalı maliyetleme sistemi hem de Faaliyete Dayalı Maliyetleme (FDM) sistemi uygulanmış, elde edilen sonuçlar karşılaştırılarak yorumlanmıştır. Çalışma sonucunda elde edilen verilere göre, işletmenin tüm faaliyetlerinin “birim seviye” faaliyet seviyelerinden oluşmasından dolayı her iki sistemin sonuçları da birbirine yakın çıkmıştır. Böylece FDM sisteminin maliyetler üzerinde parti ve mamul faaliyet seviyelerinde etkili olduğu, ama birim faaliyet seviyesinde farklı bir sonuç vermediği sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    KAYNAK TÜKETİM MUHASEBESİ YÖNTEMİNİN ÖZEL BİR EĞİTİM KURUMUNDA UYGULANMASI
    (2023) GUTNU, Mehmet Murat ve TÜRK, Zeynep
    Bu çalışmanın amacı, modern bir maliyet ve karar verme yöntemi olan Kaynak Tüketim Muhasebesi (KTM) yönteminin hizmet işletmesinde uygulanabilirliğini tespit etmek ve KTM ile işletmenin geleneksel yöntemle bulduğu sonuçları karşılaştırarak analiz etmektir. Bu kapsamda, özel bir eğitim kurumunda örnek olay yöntemi kullanılarak KTM yöntemi uygulanmıştır. Araştırma sonucunda KTM yönteminin bir hizmet işletmesi olan özel bir eğitim kurumunda uygulanabilir olduğu, kullanılmayan/atıl kapasite maliyetlerini hesaplayarak birim öğrenci maliyetlerini doğru tespit ettiği ve geleneksel yönteme göre birçok üstünlüğe sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Âşık-Maşuk-Rakîb Bağlamında İsmet Özel Şiirinde Aşk
    (İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, 2023) Yakut, Emrullah
    Nefis, akıl ve aşk itici güçleri arasında şekillenen insanın varoluş macerası, yine insanın dilsel dışavurum ürünleri olan edebî metinlere ve özellikle şiire büyük ölçüde yansımıştır. Bu dışavurum, farklı edebî geleneklerde yüzeysel farklılıklara sahip olmakla birlikte ortak bazı yönleri de ihtiva etmektedir. Klasik şiirde âşık-mâşuk-rakîb üçlüsü arasında cereyan eden aşk temasının İsmet Özel şiirinde de benzer biçimlerde tezahür ettiği söylenebilir. Klasik şiirde mecâzî ve hakîkî aşk arasında çoğu zaman sınırları belirsizleştiren, ayrımları anlamsızlaştıran bir geçişkenlik vardır. Özel’in şiirinde ise ideolojik hedeflerle tensel arzuların iç içe geçtiği, bunlar arasında keskin geçişlerin yaşandığı bir aşk söz konusudur. Klasik şiirde aşk, insanın tekâmül sürecinin önemli bir vasıtasıdır. Benzer şekilde İsmet Özel için de aşk, insanı varoluş atılımına sürükleyen bir harekettir. Diğer yandan klasik şiirde âşık kendi benliğini adeta yok ederek (fenâ) maşuğa kavuşurken İsmet Özel’in şiirinde güçlü bir “Ben” vurgusu dikkat çekmektedir. Ancak bu Ben’in aynı zamanda bir maşuk olarak anlaşılmasına fırsat veren ipuçları, klasik şiirde ve tasavvuf düşüncesinde bilinen âşık-maşuk bütünlüğü çerçevesinde meseleyi daha ilginç bir boyuta taşımaktadır. Bu makale, klasik şiir ile İsmet Özel şiirindeki aşk anlayışını ve âşık, mâşuk, rakîb tezahürlerini mukayeseli bir şekilde ele almayı, benzerlikleri ve farklılıkları tespit ve tahlil etmeyi amaçlamaktadır.
  • Öğe
    Effect of Lambda-cyhalothrin on the Gill Phospholipid (PL) Subclass of Oreochromis niloticus
    (ABADER (Adıyaman Bilimsel Arastırmalar Dernegi), 2023) Yolcu, Murat; Satar, Elif İpek; Başhan, Mehmet; Kızmaz, Veysi
    Fatty acids have a crucial role in providing energy and performing essential functions in living organisms. Moreover, these substances exhibit the most significant alterations in their structure based on ecotoxicological parameters when viewed from a biochemical perspective. These bioactive chemicals are present in the cellular architecture. The study of these fatty acids, crucial for maintaining the integrity and permeability of cell membranes, holds great significance for all living organisms. Consequently, doing fatty acid analysis specifically at the phospholipid level holds significant importance. The impact of lambda cyhalothrin on the fatty acid content of several phospholipid subclasses (phosphatidylcholine (PC), phosphatidylethanolamine (PE), phosphatidylinositol (PI), and phosphatidylserine (PS) in the gill tissue of O. niloticus (Perciformes: Cichlidae) was assessed using gas chromatography. The alterations in the fatty acid composition was analyzed 21 days after exposure. Following the complete extraction of lipids from gill tissue, the tissue was subsequently separated into different subclasses of phospholipids using thin layer chromatography. The samples were subjected to methylation and then evaluated using Gas Chromatography to determine the percentage of the fatty acid. After doing the analysis, a grand total of 16 fatty acids were identified. The research revealed that the primary fatty acids were 16:0 and 18:0 of saturated fatty acids, monounsaturated 18:1n-9, and polyunsaturated 18:2n-6, 20:4n-6, and 22:6n-6. Upon analyzing the distribution of fatty acids, it was observed that PC, PE, and PI included 16:0, PE contained 18:1, PE and PS contained C18:2n-6 and 20:4n-6, and significant alterations in C22:6n-3 were detected in PE. Our investigation revealed that the n-3/n-6 ratio of fish in the PE subclass was the lowest when compared to PC, PI, and PS.
  • Öğe
    UNUTULAN MESAFE, HAYVAN-OLUŞ ve SANAT
    (29.09.2019) Sarıalioğlu, Rahman Işık
    Batı metafiziği geleneği insanı, doğa ve mahlûkat ile arasındaki mesafe üzerinden kurgular. Düşünen insan bir anlamda yüce yetilerini bu mesafede yaratır. Doğa ile insan arasındaki mesafenin kapanma korkusu, modern uygarlığı yaratan bilinçtir. Sanat için ise uygarlığı yaratan bu mesafe; bir tedirginlik ve korku alanı değil, onun ontolojisinin olmazsa olmazı, unutulmuş, sessiz bir varoluş alanının evidir. Sanat; modern insanın uzaklaşmak istediği doğanın sessiz ve kapalı dünyasına sızarak, insanı mümkün olmayan bir bütünleşmenin arzusuyla tanıştırır. Bu unutulmuş arzu sayesinde Sanat, Modern Aklın aksine, ilkel olanın bakışını her daim kendinde saklı tutar ve uygarlık karşıtı bakışı içselleştirir. Hayvanın ve mahlûkatın kapalı dünyasına sızmaya çalışan Sanat, uygarlığın kapattığı o mesafede bir “açıklık” yaratır.
  • Öğe
    19. Yüzyılda Mardin Kadın Vakıfları ve Kadınların Mülkiyet İlişkileri
    (Vakıflar Genel Müdürlüğü, 2022) Akman, Ekrem
    Öz Bu çalışmanın konusu 19. yüzyılda Mardin’de kadınların kurduğu vakıflar, kadınların vakıflar bağlamında iktisadî rolleri ve mülkiyet ilişkileridir. Makalede cevabı aranan temel soru, kadın vakıflarını diğerlerinden ayıran özellikler, kadınların vakıflar aracılığı ile ortaya koydukları sosyal ve iktisadî faaliyetler etrafında gelişen mülkiyet ilişkileridir. Mülk sahibi olarak vakıf kuran, vakıflarda mütevelli ve lehdar olarak kadınların iktisadî ve sosyal rollerinin derecesi çalışmanın temel problemidir. Çalışmada öncelikle Mardin’de kadınların 19. yüzyılda kurdukları vakıflar; vakfiyeler, şer’iyye sicilleri ile arşiv belgeleri temel alınarak tespit edilmiştir. Bu çalışmanın amacı, Mardinli kadınların 19. yüzyılda kurdukları vakıfları tanıtarak, Osmanlı toplumunda kadın ve mülkiyet ilişkileri hakkındaki tartışmalara Mardin örneği bağlamında katkı sağlamaktır. Kadın vakıfları ve kadınların mülkiyet ilişkilerine dair literatür taramasına ve alandaki tartışmalara kısaca değinildikten sonra Mardinli kadınların kurdukları vakıflar tespit edilerek özelliklerine değinilmiştir. Makalede, ayrıca vakıf kurucusu, mütevelli ve lehdar olarak kadınların vakıflardaki rolleri ve diğer akrabalarıyla mülkiyet ilişkileri ve mücadeleleri de ortaya konmuştur.
  • Öğe
    ÇATIŞMA VE SUSUZLUK GÖLGESİNDE BİR ŞEHRİN DOĞUŞU: BİR KAZA MERKEZİ OLARAK MİDYAT
    (NEVŞEHİR HACI BEKTAŞ VELİ ÜNİVERSİTESİ SBE, 2022) Akman, Ekrem; Avcı, Remzi
    ÖZ Şer’iyye sicillerindeki kayıtlarda Midyat, 1823’e kadar henüz bir köy statüsündedir. Midyat adı bir kaza olarak ancak 1835 tarihli muhasebe defterinde kayda geçmiştir. Bu tarihten sonra da 300’den fazla köy, idari olarak Midyat’a bağlanmıştır. Turabdin gibi geniş bir alana yayılan irili ufaklı yerleşim birimlerinde vergi, askerlik ve asayiş konularında düzeni sağlamak amacıyla Mahallemi, Halil Begli-İsa Begli ve Midyat kazaları kurulmuştur. Turabdin’de idari bir birim olarak bir kazanın kurulmasının üç temel gerekçesi vardır. Bunlar; aşiretlerin yarattığı asayişsizlik, verginin toplanamaması ve asker celbinde yaşanan olumsuzluklardır. Midyat’ın bir kaza statüsüne ulaşması oldukça karmaşık bir süreçtir ve şehir farklı dönemlerde yeni idari düzenlemelere maruz kalmıştır. Merkezdeki su sıkıntısı da Midyat’ın şehirleşmesindeki en büyük engel olmuştur. Bu bağlamda bu çalışma 1810’dan 1900’lü yıllara kadar çok geniş sınırlara sahip olan Midyat’ın kaza merkezine dönüşme sürecine dair önemli tartışmalara odaklanır. Bu makale, süreç içerisinde güvenlik ve su meselesinin hayati bir önem taşıdığını iddia ederek, tüm şehirleşme serüveninin de söz konusu tartışma etrafında döndüğünü Osmanlı arşivleri ışığında ortaya koymayı dener.