Sosyoloji Bölümü Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 43
  • Öğe
    Erken Dönem Sinema Araştırmalarında Temel Eğilimler: Payne Fonu Çalışmaları Örneği
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Çetin, Adnan
    19. yüzyılın sonlarında bir sanat ve eğlence aracı olarak toplumsal yaşama dâhil olan sinema kısa bir süre içerisinde kitlesel bir boyut kazandı. Söz konusu dönemde orta ve alt sınıfların en çok tercih ettikleri eğlence aracı olan sinema aynı zamanda bazı toplumsal kesimlerde kaygı ve endişelere de neden oluyordu. Özellikle muhafazakâr toplumsal kesimler, sinema filmlerinde suç, şiddet, cinsellik, alkol ve sigara tüketiminin özendirici bir biçimde temsil edildiğini iddia ediyorlardı. Bu kaygılar derinleştikçe ve yaygınlaştıkça kamu ve sivil kuruluşlar bu konuda bazı adımlar atmak zorunda kaldılar. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1929-1932 yılları arasında Sinema Filmlerini Araştırma Konseyi ile Payne Araştırma ve Deney Fonu işbirliği ile sinemanın çocukların ve gençlerin davranışları üzerindeki etkilerine odaklanan Sinema ve Gençlik: Payne Fonu Çalışmaları isimli bir araştırma serisi gerçekleştirildi. Bu araştırma serisinin sonuçları on iki rapor olarak yayınlandı. Araştırmanın sonuçlarına göre sinema, çocukların ve gençlerin tutum ve davranışlarının oluşmasında önemli bir araca dönüşmüştür ve sinema çocuklarda davranış bozukluklarına ve uyku problemlerine neden olmaktadır. Araştırmanın raporları yayınlandıktan sonra Amerika Birleşik Devletleri’nde sinema ile ilgili ağır sansür politikaları uygulamaya konmuştur. Sinema araştırmaları tarihinin en kapsamalı ve en etkili çalışmalarından biri olan bu seri bir sonraki dönemlerde yapılan bir çok araştırmaya da ilham kaynağı olmuştur. Payne Fonu Çalışmaları’na paradigma, yöntem, içerik ve sonuçlar çerçevesinde odaklanan çalışmamız literatür taramasına dayanan ve betimsel bir çalışmadır ve Payne Fonu Çalışmaları’nın görünürlüğünü arttırarak sinema sosyolojine katkı sunmayı amaçlamaktadır.
  • Öğe
    Bir Müzenin Dönüşümü: Öğrence Mekânı Olarak Mardin Müzesi
    (OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2021) Gürhan, Nazife
    Günümüzde müzeler geleneksel olarak kültürel mirasın sergilenmesi ve korunması işlevlerinin yanı sırabu mirasın aktarımının daha işlevsel bir sunumuna dair eğitim ve eğlencenin iç içe geçtiği uygulamalargeliştirmeye başlamışlardır. Çağdaş müzecilik anlayışıyla ortaya çıkan bu uygulamaların amacı müzeziyaretçilerine kültürel miras eğitimi verirken eğlenceli vakit geçirmelerini sağlamaktır. Eğitim veeğlencenin mekânsal olarak kesiştiği bu müzeler bir öğrence mekanına dönüşmüş durumdadır. Buçalışmada değişen müzecilik anlayışıyla birlikte ortaya çıkan edutainment/öğrence uygulamalarıMardin Müzesi örneğinde ele alınmıştır. Kültürel miras ögelerini bünyesinde barındıran bir mekânıneğitim ve eğlencenin mekânsal olarak kesiştiği bir öğrence mekanına nasıl dönüştüğünü ortaya çıkarmakçalışmanın temel amacıdır. Çalışmada katılımcıların müze deneyimlerinden yola çıkılarak müzeyle olanilişkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda nitel araştırma teknikleri kullanılarak kartopuörnekleme yöntemiyle 3 müze yetkilisi ve 5’i çocuktan oluşan çeşitli yaş gruplarından toplam 15 kişiylederinlemesine mülakat ve katılımlı gözlem yapılmıştır. Çalışmada, edutainment uygulamalarının müzeziyaretçilerinin aktif öğrenme süreçlerine dahil olmasını sağlayarak müzeye olan ilgilerini artırdığı,heyecanlı ve unutulmaz bir müze deneyimi sunduğu görülmüştür. Kültürel kimliğin devamınısağlamanın eğlenceli bir yolu olan atölye çalışmalarıyla yapılan eğitim faaliyetleri müzeyi eğlenereköğrenilen bir mekâna başka bir deyişle öğrence mekanına dönüştürmüş durumdadır.
  • Öğe
    Kadın Yoksulluğunun Tarihine Kapı Aralamak-18. Yüzyılın İkinci Yarısında Kadın Yoksulluğunun Toplumsal Görünümleri
    (2019) Gürhan, Nazife
    Toplumsal hiyerarşinin en alt tabakasına gönderme yapan yoksulluk, yeterli kaynak ve gelire sahip olamama durumu olarak tanımlanabilir. Son yıllarda toplumsal cinsiyet çalışmalarındaki artışla birlikte kadınların yoksulluğu deneyimleme biçimlerindeki cinsiyet farklılıklarına vurgu yapan “kadın yoksulluğu” kavramsallaştırması kullanılmaya başlanmıştır. Bu kavram kadınların toplumda var olan rolleri ve statülerine bağlı olarak yoksulluk deneyimlerinin erkeklerden farklılaşmasını ifade etmektedir. Bu çalışmanın ana konusu 18. yüzyılın ikinci yarısında Diyarbekir’de yaşamış yoksul kadınların yoksulluk deneyimlerini ortaya çıkarmaktadır. Bir tarihsel sosyoloji araştırması olan çalışmanın ana kaynağı dönemin Diyarbekir Eyaleti’nin merkezi konumundaki Amid mahkemesine ait 7 adet şer’iyye sicili defteridir. Bu defterlerde bulunan tereke/miras kayıtları arasından tespit edilen 119 yoksul kadına ait belgedeki yoksulluk imgeleri üzerinden incelenen dönemde yaşayan kadın yoksulların gündelik hayatlarının fotoğrafını çekmek, böylelikle kadın yoksulluğunun tarihsel arka planına ışık tutmak amaçlanmaktadır. Çalışmada kadın yoksulların gündelik mekanlarını oluşturan evlerin genel olarak harabe evler olduğu, giyinme pratiklerinde ise “köhne” olarak tasvir ve tabir edilen kıyafetlerin varlığı dikkat çekici hususlar olarak ortaya çıkmıştır. Yine kadın yoksulların (ortalama 51 kuruş servet) erkek yoksullara (ortalama 57,5 kuruş servet) göre yoksulluğu daha derinden yaşayarak yoksullar arasındaki en yoksul kesimi oluşturdukları görülmüştür. Bu durum günümüzde yoksulluğun kadınlar arasında daha derin yaşandığını ifade eden “yoksulluğun kadınsılaşması” kavramının geçmişte de var olduğuna bir işarettir
  • Öğe
    ŞİDDETİN CİNSİYETİ: BİR MODERN TOPLUM ANKSİYETESİ
    (2019) Kara, Zülküf; Uluç, Mehmet Ali
    Bu çalışmada, kadına yönelik şiddetin öldürücü biçimi olan kadın cinayetleri olgusu ele alınmaktadır. Son yıllarda akademik alanda popüler bir olgu olan kadın cinayetleri ele alınırken olgunun ahlaki boyutunun ihmal edildiği gözlenmektedir. Her cinayetin ötekinin varlığını ortadan kaldıran bir şiddet edimi olduğu hatırlandığında, kadın cinayetlerinin ötekini merkeze alan bir ahlaki perspektiften değerlendirilmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda çalışmamızın kuramsal çerçevesini Emmanuel Levinas’ın ötekinin mutlak anlamdaki farklılığını, özgürlüğünü ve dışsallığını merkeze alan etik teorisi oluşturmaktadır. Ötekinin/başkasının özgürlüğünü ve özerkliğini yok sayan, sorumluluğu öncelemeyen her deneyimi şiddet olarak ortaya koyan Levinas radikal bir ahlaki perspektif ortaya koymaktadır. Modern felsefenin ötekini yok saydığını ve bastırdığını iddia eden Levinas, şiddet deneyimini anlamak için yeni teorik imkanlar sunmaktadır. Bu çerçeveden hareketle özgür ve özerk bir birey olarak kadınların varlığını yadsıyan ve ortadan kaldıran bir olgu olarak karşımıza çıkan kadın cinayetlerini anlamada Levinas’ın kuramsal mirasının önemi vurgulanmaktadır. Çalışmada dünyada ve Türkiye’deki kadın cinayetlerinin sıklığını ortaya koyan nicel veriler analiz edilmekte ve bu cinayetlerin her yıl bir önceki yıla göre artış kaydettiği gözlenmektedir. Yasal ve hukuki mevzuata rağmen cinayetlerin artması, olgunun sosyolojik olarak ele alınmasını ve ahlaki boyutun hesaba katılmasını zorunlu kılmaktadır.
  • Öğe
    KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN KAYNAĞINA DAİR LACANYEN BİR DEĞERLENDİRME
    (e-Şarkıyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 2020) Çetin, Adnan
    Kadına yönelik şiddet probleminin Jacques Lacan’ın kavramları üzerinden tartışıldığı bu çalışma, literatür taramasına dayanan betimsel bir çalışmadır. Sınıfsal konumları ne olursa olsun, kadınların büyük bir çoğunluğu yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik vb. şiddet türlerinden birine maruz kalmaktadırlar. Kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için yapılan yasal düzenlemeler, bu anlamda ağırlaştırılan cezai yaptırımlara rağmen bu problem artarak devam etmektedir. Çünkü kadına yönelik şiddetin ortaya çıkmasına ve yeniden üretilmesine neden olan dinamikler sadece hukuksal değil aynı zamanda toplumsaldır. Bu bağlamda kadına yönelik şiddeti besleyen kültürel, toplumsal, siyasi bir arka plan vardır. Dolayısıyla kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için şiddetin toplumsal kaynaklarını ifşa etmek gerekmektedir. Lacan’ın simgesel yapı, öteki, arzu, hadım edilme (kastrasyon) gibi kavramları bu tartışma açısından verimli bir zemin sağlamaktadır.
  • Öğe
    “Sonsuzluk Teorisi” Filminin Genetik Yapısalcı Bir Analizi*
    (Mukaddime, 2018) YÜCEDAĞ, İbrahim
    Filmler içlerinde toplumsal yapıların izlerini taşıdıkları için toplumsal dönüşümün anlaşılmasında önem arz etmektedir. Sosyolojik teorinin temel meselesi de toplumsalı anlamaya yarayacak her türlü aracı değerlendirmek, bunları sistematik bir şekilde kuramsallaştırmaktır. Toplumsal alandan bağımsız bir kuramsallaştırmanın mümkün olmadığı varsayımıyla hareket eden bu çalışmanın temel iddiası, Pierre Bourdieu’nün kavram repertuarıyla, yani genetik yapısalcılıkla, 2015 yılında Matt Brown’un yönetmenliğinde çekilen Sonsuzluk Teorisi filminin çözümlenebileceği ve bu kavramsal repertuarın film analizinde bizlere oldukça geniş bir hareket alanı sağlayacağıdır. Bu bağlamda, Pierre Bourdieu’nün genetik yapısalcılığı/yapısal inşacılığı ekseninde ele alınan Sonsuzluk Teorisi filminin Hindistan’da yaşayan baş karakterinin habitus, sermaye, alan, illusio ve oyun gibi Bourdieucü kavram repertuarıyla ilişkisinin anlaşılmasını sağlayacaktır.
  • Öğe
    Kan Davaları ve Namus Cinayetlerinde Yeni Stratejiler: İbn Haldûncu/Agambenci Bir Okuma Denemesi Sıtkı
    (İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2018) Karadeniz, Sıtkı
    Kan davalarında ve namus cinayetlerinde sıkça görülmeye başlanan kiralık katil ve reşit olmayan katil stratejileri, İbn Haldûn’un bedevî umrân ve hadarî umrân ayrımı bağlamında, asabiyetin meydan okuma ve cevap verme tarzları üzerinden okunabilir mi? Kan davaları ve namus cinayetlerinde bedevî umrânın belirlediği yazısız hukuka göre, “kanın yerde kalmaması/namusun temizlenmesi” eylemi, bedevîlerdeki asabiyet ilişkilerini gözetmek durumundadır. Bu stratejilerde reşit olmayan faillere ve kiralık katillere müracaat edilmektedir. Asabiyetin bedevî ve hadarî umrândaki işlevselliğiyle tam olarak uyuşmayan bu stratejiler, bir ölçüde karşıt ama işlevsel olarak bağlantılı iki yönelimli bir iç gerilimle ilişkili görünmektedir. Bu yönelimler, bir taraftan bedevî yasayı koruyan diğer taraftan hadarî yasadan korunan stratejik bir mantıkta çakışmasına karşın, farklıdırlar. Birincisi, asabiyetin nesnel işlevleriyle, ikincisi ise öznel çıkarlarıyla ilişkili olan iki eğilimli bu stratejik mantığı, bedevî umrân ve hadarî umrân arasındaki mutlak ayrımında kalarak açıklamak mümkün gözükmemektedir. Bu metin, faillerin eğilimlerine hâkim olan “kararsızlık” halinin yerleştiği bu “belirsizlik alanı/mıntıkası”nı sorunsallaştırmayı hedeflemektedir.
  • Öğe
    MIGRATORY KITCHEN: THE EXAMPLE OF SYRIANS IN MARDIN
    (Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2018) GÜRHAN, Nazife
    Due to immigration, lifestyle and dietary habits transform depending on the change in the socioeconomic situation, social position, and status of migrants. These changes can be observed in various stages, such as in the availability of food and its preparation, and consumption. This article attempts to demonstrate the transformation in dietary habits after immigration of people who migrated to Turkey since 2011 due to the Syrian war. The study focused on the city of Mardin, located in southeastern Anatolia, and was conducted in the form of fieldwork. Using snowball sampling methods, participant observation, and qualitative research techniques, in-depth interviews were made with 25 people who migrated to Mardin from different regions of Syria. The change in dietary habits varies greatly in parallel with the amount of change in socio-economic status to a large extent. However, there was some differentiation in terms of food structure and diet. This study shows that immigrants’ views on food were different. It was observed that Syrians continued their traditional dietary habits or fully adopt the dietary habits of the new country or engage in a hybridization of dietary practices due to cultural transition.
  • Öğe
    Simüle Edilen Toplumsal Mekân/Kentsel Mekân: Çocuk Şehri Temalı Eğlence Merkezleri
    (İdealkent (Kent Araştırmaları Dergisi), 2018) Gürhan, Nazife
    Mekân, kendi başına gerçekliği olan yalın bir olgu değil, kapitalist üretim tarzında verili sosyal ilişkiler bağlamında üretilen bir şeydir. Dolayısıyla toplumsal olarak yeniden üretilen bir yer olan mekân, toplumsal ilişkilerin biçimlendirildiği ve toplum tarafından biçimlendirilen bir gerçekliktir. Günümüzde çocuklar ailenin yaşam alanı tercihi ve tüketim pratiklerine etki etmesinin yanı sıra kentsel mekânın yeniden üretiminde göz önünde bulundurulmaktadır. Bu çalışmada kentsel mekânın çocuğu merkeze alarak şekillenmesi ve yeniden üretilmesi sürecini etkileyen dinamikler, temalı çocuk eğlence merkezleri üzerinden irdelenmeye çalışılmıştır. Çalışmada son yıllarda dünyada popülaritesi artan ve Türkiye’de de İstanbul kentinde karşılaştığımız çocuk şehri temalı eğlence merkezleri üzerinden kentsel mekândaki değişim ve dönüşümlerin doğası incelenmiştir. İstanbul’da bulunan KidZania, KidzMondo ve Minopolis, “çocuk” temalı küresel tüketim ile eğlence kültürünün Türkiye’deki mekânsal temsilleri olarak araştırmamızın örneklemini oluşturmaktadır. Bu çalışmanın ana odağında yer alan çocuk şehri temalı eğlence merkezleri hem küresel hem de yerel unsurları bünyesinde barındırmaktadır. Disneyleşme (Disneyfication) de denilen Disneyland’ın küreselleşerek tüm dünyaya yayılması ve Türkiye’de de mekânsal yansımalar bulması özellikle İstanbul kenti üzerinde rahatlıkla gözlemlenmektedir. Sadece çocuklara özel bir eğlence mekânı olarak ortaya çıkan ve çocuklara gerçek dünyanın bir simülasyonunu sunan bu eğlence merkezleri toplumsalın yeniden üretilmesini sağlayarak yapay bir toplumsallaşma ortaya çıkarmaktadır. Tüketim, öğrenme ve eğlencenin bir aradalığına sahne olan bu mekânlar aynı zamanda “öğrence mekânları” olarak da görülmektedir. Bu eğlence merkezleri kentlerde çocuk merkezli yeni tüketim mekânları yaratmakta ve bunun yanı sıra mekânın yeni bağlamlarda bir tüketim nesnesi haline geldiğini de göstermektedir.
  • Öğe
    (الدلالات الاجتماعية للأمثال الشعبية في ماردين (دراسة بالعينة
    (kriter, october 2019) أ.د.سمير الشيخ علي; SAMIR ALCHIKH ALI
    تُعد الأمثال الشعبية بمثابة الذاكرة الاجتماعية، التي تختزن تجارب الجماعة والمجتمع في مختلف مجالات الحياة على مر العصور، فالأمثال ثقافة شفهية غنية موجودة لدى جميع الشعوب، وقلما توقف الباحثون في سيسيولوجيا الأدب عند هذا المخزون الثقافي ودراسته دراسة علمية مستفيضة، ونظراً لجمالية المَثَل كفن ابداعي ومضامينه الاجتماعية والنفسية المتعددة، فإن اختيارنا لعينة من الأمثال الشعبية العربية الماردينية، لم يكن عفوياً، وإنما حاولنا معايشة المثل في بيئته الحقيقية، للتوقف عند دلالاته اللفظية ودلالاته السيكولوجية والاجتماعية، وتم اختيار عينة من الأمثال تتناول مختلف جوانب حياة المجتمع المارديني، وأجرينا مقارنة لبعض الأمثال مع الأمثال المماثلة في البيئات الاجتماعية المجاورة، مثل الأمثال الحلبية والشامية والموصلية والبغدادية، للتأكيد على دور التماثل الثقافي في البيئة الاجتماعية وفي الخبرات الاجتماعية في انتاج المَثَل، فالبيئة الاجتماعية والتاريخية الماردينية، كانت ومازالت على تماس قافي وحضاري مع هذه البيئات الاجتماعية المجاورة وأثرت وتأثرت بها.
  • Öğe
    الهوية الثقافية السورية بين (التعايش والصراع) في مرحلة (الثورة-الحرب) 2012-2020
    (kriter, april.2020) SAMIR ALCHIKH ALI; أ.د.سمير الشيخ علي
    يُعد موضوع الهوية الثقافية موضوعاً بكراً في الدراسات الحديثة، فقد أنشغل به الكتاب والمثقفون مع مرحلة العولمة والغزو الثقافي، عبر الاعلام المتعدد الوسائط، وانتشار وسائل التواصل الاجتماعي، لكن مع ثورات الربيع العربي، التي بدأت عام 2011م أصبحت الهوية الثقافية موضع تساؤل كبير، وتحاول هذه الورقة ان تبين علاقة الهوية الثقافية السورية ودينامياتها الاجتماعية في التعايش السلمي والصراع في مرحلة الثورة السورية، وما حصل عليها من تغيير، بتحويلها إلى حرب دمار الشامل، بدأها نظام الأسد، وبمساعدة ايران وروسيا، بهدف تغيير خريطة التوزيع الاجتماعي والثقافي في سوريا، وإعادة رسم الهوية السورية، وتشتيتها لمكونات عرقية ودينية ومذهبية متصارعة، بدلاً من التعايش السلمي السائد لقرون طويلة.
  • Öğe
    الوطن العربي بين تجارب الإصلاح الاقتصادي وضرورات الإصلاح السياسي
    (مجلة دراسات استراتيجية- مركز البحوث وتالدراسات الاستراتيجية- جامعة دمشق, المجلد الخامس-العدد (14-15) 2005) SAMIR ALCHIKH ALI; أ.د.سمير الشيخ علي
    ملخص لقد عرفت الدول العربية تجارب مختلفة في الاصلاح الاقتصادي في مرحلة تسعينات القرن العشرين مع مرجلة العولمة الاقتصادية، وكانت دوافع هذه البلدان مختلفة لاندماج في الاقتصاد العالمي، لكن مشكلات التضخم وارتفاع حجم الديون الخارجية، كانت من أهم أسباب هذه الإصلاحات بهدف التكيف مع الاقتصاد العالمي، وقد حققت هذه البرامج الإصلاحية نتائج إيجابية في السنوات الأولى، لكن نتائج الإصلاحات على مدى السنوات اللاحقة كانت كارثية، نظراً لعدم مقدرة هذه الدول على القيام بإصلاحات سياسية وديمقراطية، وفي ظل اقتصاد ريعي تصديري, زادت أزمات البطالة والتضخم فيما بعد وارتفعت مؤشرات العجز الاقتصادي، مما ينبأ بأزمات كارثية قد تجتاح هذه الدول في أول فرصة لأحداث تغيير او تدخل خارجي.
  • Öğe
    ظاهرة التمدن في الحضارة الاسلامية
    (MARDiN ARTUKLU ÜNVERSiTESi YAYINLI ARI Mardin sesi Gazetecilik Matbaacilik YayIncIlIc, AralIk 2018) SAMIR ALCHIKH ALI
    تُعد ظاهرة التمدن في الحضارة الاسلامية من الموضوعات,التي أثارت جدلاً كبيراً في الفكر الغربي بوقت مبكر, في أعمال علماء الاجتماع والاقتصاد الأوائل وفي الاستشراق الغربي.وإذا كانت بعض هذه الاتجاهات قد أنصفت الحضارة الاسلامية بإقرارها بأن الاسلام دين المدنية والحضارة,فإن اتجاهات أخرى قد أنكرت صفة (المدنِّية) عن الحضارة الإسلامية بتشويه متعمد للحقائق,واجتزاء وقائع لا صحة لها ,في اعتبار الدين الاسلامي سبباً لظواهر الاستبداد وإنكار الحقوق المدنية في الملكية وحرية العمل والتجارة, ونفي صفة المدنِّية عن الحضارة الاسلامية,وآثارها الايجابية على الحضارة الغربية.ومن نافلة القول,أن هناك تداخل كبير واختلافات في دلالات منظومة مفاهيم:(الحضارة,المدنية,الثقافة,التمدن..الخ) لذلك لابد من تحديد المفاهيم والمصطلحات,واعتماد مقاييس ومؤشرات نوعية وكمية في قياس ظاهرة التمدن.وقد تكون المسألة في أبعادها المعرفية ليست مسألة مصطلحات ودلالات لغوية واصطلاحية فحسب,وإنما قد تكون ذات أبعاد ايديولوجية أيضاً؟ لذا لابد في البداية من توضيح المفاهيم وتقصي هذه الاشكالية في التراث المعرفي الغربي,منذ عصر الأنوار مروراً في أدبيات علم الاجتماع والاقتصاد والاستشراق,ومن ثم اعتماد بعض المؤشرات الكمية والنوعية لقياس هذه الظواهر في الحضارة الاسلامية.
  • Öğe
    العولمة والتكامل الاقتصادي العربي
    (مجلة جامعة دمشق للآداب والعلوم الانسانية, 2002) SAMIR ALCHIKH ALI
    انشغل العالم في العقد الأخير من القرن العشرين بظاهرة العولمة. وكانت ظاهرة العولمة موضع اهتمام وقلق العديد من الأكاديميين والسياسيين ورجال الأعمال والمثقفين. إذ تفرض العولمة تحديات من نوع جديد على الأفراد والشعوب والحكومات يصعب مواجهتها أو التكهن بحدوثها. إن عولمة التجارة المتمثلة بإزالة الحدود الجمركية والقيود الإدارية أمام حركة عوامل الإنتاج والمعلومات قد أحدثت فوضى كبيرة في الاقتصاد العالمي. كما لعبت تقنيات الاتصالات الفضائية إلى جانب الإعلام والانترنيت دوراً ثورياً في تغيير وعي البشر وفكرتهم عن العالم، والإحساس بالزمان والمكان، وأحدثت شعوراً سيكولوجياً مشتركاً عن وحدة ترابط العالم جعلهم يشعرون وكأنهم يعيشون في قرية كونية صغيرة. لكنه في الوقت ذاته يفتح أذهانهم على حجم الكوارث الاجتماعية الهائلة التي تخلفها العولمة وراءها مثل: ارتفاع حجم البطالة، التضخم، الفقر، العنف والجريمة، الإرهاب والمافيا، انتشار الحركات الأصولية والعرقية المسلحة إلخ. كل هذه النتائج لا يمكن تفسيرها إلا بتناقص فرص الحصول على الدخل وشروط الحياة الإنسانية الكريمة، وازدياد الهوة بين الفقراء والأغنياء في العالم. إن ميكانيزمات العولمة تعمل على نحو متناقض: الإدماج أو التهميش، التكامل أو التفتيت للاقتصادات والجماعات البشرية بآن معاً تبعاً لحجمها ودرجة تطورها الحضاري. إن الاقتصادات المشتتة والضعيفة لا تمتلك فرصاً للتطور والنمو في العولمة من منظور المستقبل، وعلى اعتبار أن البلاد العربية تتصف بهذا الوضع وتقع في دائرة التهميش المستقبلي في مجالات التجارة والمعلومات، فإن إحياء مشروع التكامل الاقتصادي العربي، على أرضية بناء السوق العربية المشتركة، يبدو من الخيارات الأكثر عقلانية لإدماج وتكامل المنطقة مع الاقتصاد العالمي، ولكن هذا السيناريو ليس السيناريو الوحيد فهناك سيناريوهات أخرى للمنطقة تصنع خارج الوطن العربي. هناك أكثر من سبب واقعي يفرض على العرب العمل جدياً على إحياء السيناريو العربي، إذ أن الموارد العربية الضرورية (الطبيعية منها والبشرية) اللازمة للتنمية ما تزال مجزأة ومشتتة وتشكل عامل ضعف للاقتصاد العربي، لكنها في إطار استراتيجية التكامل الاقتصادي العربي تشكل عامل قوة فيما لو نظرنا إلى الوطن العربي كوحدة اقتصادية واجتماعية وثقافية أو كعضوية واحدة. إن الفكرة المركزية في هذا الموضوع تصب في إحياء وتفعيل النقاش الدائر حول موضوع التكامل الاقتصادي العربي من خلال ربطه بالظروف الجديدة التي تفرضها العولمة.
  • Öğe
    السكان والتنمية في الدول العربية:مشكلات البطالة والهجرة والعمالة الوافدة
    (جامعة نايف- المجلة العربية للدراسات الأمنية والتدريب, ، المجلد 24 ، العدد 49 - رجب 1430 / 2009) SAMIR ALCHIKH ALI
    ملخص:تُعد مسألة النمو السكاني المرتفع وما ينجم عنها من مشكلات كالبطالة والهجرة من أهم المشكلات الإنسانية في العالم النامي.ويُعد الوطن العربي, من المناطق التي تتصف بارتفاع معدلات نموها السكاني.وتتلخص المسألة في الدول العربية بالأثر المباشر للنمو السكاني (في عقود سابقة) على ارتفاع معدلات البطالة والهجرة وتركيب سوق العمل في عقود لاحقة. وإذا كانت معظم الدول العربية قد قطعت شوطاً مهماً في التنمية البشرية مما اثر على ارتفاع معدل النمو السكاني وتضاعف عدد السكان كل عقدين من الزمن ,فإن هذه التنمية لم تترافق مع تنمية اقتصادية تقوم على التصنيع الحديث لامتصاص معدلات البطالة.وإذا كانت سوق العمل العربية في عقد السبعينات من القرن العشرين العقود قد اتصفت بنوع من التكامل بين الدول العربية المصدرة للعمالة الفائضة,والدول الأخرى المستقبلة للعمالة الأجنبية, فإن سوق العمل العربية قد تعرضت بعد حروب الخليج الأولى والثانية لهزة عنيفة,وأصبحت العمالة الآسيوية الرخيصة تحل محل العمالة العربية الوافدة في الدول المستقبلة للعمالة,وغدت هذه العمالة,التي تشكل نسبة تتراوح بين 30-65% من السكان في دول الخليج العربي, تنذر بأخطار اقتصادية واجتماعية جسيمة, وقد تصبح عاملا ًمؤثراً في القرار الاقتصادي والسياسي في المستقبل.لهذا فإن نهج التكامل العربي في الموارد البشرية والرأسمالية قد يكون أحد أهم المداخل لحل مشكلتي البطالة والهجرة للعمالة الوافدة.
  • Öğe
    الجامعات الخاصة في الدول العربية ومشكلات التعليم العالي الرسمي : دراسة ميدانية لرأي طلاب وأعضاء الهيئة التدريسية في جامعة دمشق
    (جامعة نايف- المجلة العربية للدراسات الأمنية والتدريب, نوفمبر/ديسمبر 2011 م) SAMIR ALCHIKH ALI
    ملخص لقد قطع التعليم العالي في الدول العربية خلال السنوات العشرين الأخيرة تطوراً كمياً كبيراً ,لكنه ما يزال يعاني من مشكلات عديدة,لعل أهمها عدم توافق مخرجات هذا النظام مع متطلبات التنمية وسوق العمل,من جهة أخرى شهدت معظم الدول العربية انتشاراً واسعاً للجامعات الخاصة وأنماط التعليم العالي الحديث ,ترافق ذلك مع انتشار الجامعات الخاصة التي ترافقت مع سياسات تحرير الاقتصاد والتعليم العالي وبهدف تخفيف الضغوط التي يعاني منها التعليم العالي الحكومي وإتاحة فرصاً أوسع أمام الشباب للوصول إلى التعليم العالي.تعد الدراسات العربية الميدانية في هذا الموضوع نادرة جداً,لذا تأتي هذه الدراسة الميدانية على عينة من طلاب وأساتذة جامعة دمشق لسد هذا النقص ,وتقديم رؤية علمية مفيدة تساعد صناع القرار بتقديم تغذية مرتدة تسهم في ترشيد السياسات التعليمية فهم مشكلات التعليم العالي الحكومي وتنظيم وترشيد عمل الجامعات الخاصة
  • Öğe
    مجتمع المعلومات والفجوة الرقمية في الدول العربية
    (مجلة جامعة دمشق للآداب والعلوم الانسانية, 2014) SAMIR ALCHIKH ALI
    ملخص:تمر المجتمعات البشرية منذ مطلع القرن الحادي والعشرين والاتصالات, من التطور الاقتصادي والاجتماعي والثقافي,تتمثل بالانتشار الكثيفأ لتكنولوجيا المعلومات والاتصالات,ومن الملاحظ وجود تفاوت كبير في مستويات التطور فيما بين الأفراد والجماعات والدول,وفيما بين الدول المتقدمة والدول النامية في تنمية تكنولوجيا المعلومات والاتصالات والتحول نحو مجتمع المعلومات وهذا يُعرف بـ"الفجوة الرقمية".ونعرف الفجوة الرقمية بأنها الاختلاف بين الأفراد والدول والمجموعات الجغرافية في مستويات التطور الاقتصاد والاجتماعي وفرص وصولهم إلى مجتمع المعلومات واستخدام الواسع للانترنت في مختلف الأنشطة.وتُقاس الفجوة الرقمية بمؤشرات استخدام تكنولوجيا المعلومات والاتصالات, ومعدلات انتشار الهاتف المحمول والانترنت واستخدام الانترنت.ولفهم وتحليل الفجوة الرقمية العالمية ينبغي معرفة التباين في مستويات تطور مجتمع المعلومات بين البلدان المتقدمة والبلدان النامية.وتُعد تنمية تكنولوجيا المعلومات والاتصالات IDI)) من الأدوات الهامة لمراقبة الفجوة الرقمية, وهي دليل عام واحد يتألف من سلة مؤشرات تحوي 11 إحدى عشر مؤشراً فرعياً ضمن يظهر حالة تنمية تكنولوجيا المعلومات والاتصالات IDI)) في مجموعتي البلدان المتقدمة والنامية.ويحاول البحث التعرف على معالم الفجوة الرقمية فيما بين الدول العربية والدول المتقدمة,من خلال هذه المؤشرات (IDI) وأسعار الخدمة لهذه التقنيات وسلالها الفرعية كأداة إضافية لقياس هذه الفجوة,وتوصلت الدراسة إلى أن عدد من الدول العربية قد تمكنت من تحقيق تطور كبير في تنمية تقنيات تكنولوجيا المعلومات والاتصال بين عامي 2002و 2008 ومؤشرات الأرقام القياسية الفرعية (النفاذ-الاستخدام- المهارات) وفي مقدمة الدول العربية كانت الإمارات والبحرين ضمن التصنيف العالمي الأول(العالي ) وباقي دول مجلس التعاون الخليجي في التصنيف الثاني (المرتفع) أما غالبية الدول العربية الأخرى فقد تخلفت في الترتيب إلى التصنيف الثالث(المتوسط) والرابع (المنخفض).وهكذا فإن الفجوة الرقمية في هذه المؤشرات بين غالبية الدول العربية والدول المتقدمة ما تزال كبيرة.ولنكمل رسم الصورة في فهم الفجوة الرقمية حاولنا إضافة مؤشرات أخرى مثل (الحكومة الالكترونية ,مستوى النضج في بناء مجتمع المعلومات وفجوة المحتوى).
  • Öğe
    (القراءة وثقافة الشباب السوري: ( دراسة ميدانية لعينة من طلاب جامعة دمشق
    (مجلة جامعة دمشق للآداب والعلوم الانسانية, 2011) SAMIR ALCHIKH ALI
    ملخص تؤدي القراءة دوراً هاماً في تكوين ثقافة الشباب,لكن نوعية القراءة,ومصادرها(من كتب وصحف ومجلات..الخ)وموضوعاتها تختلف من فرد لآخر,وترتبط بعوامل اجتماعية وثقافية عديدة ,مثل التنشئة الاجتماعية, وحجم الأسرة, ومستوى تعليم الأبوين, وثقافتهم, ومستوى الدخل والمهنة..الخ إضافة لعمر الفرد, ومستوى تعليمه, ومهنته واختصاصه وميوله واتجاهاته.وقد تتباين درجة القراءة ونوعية موضوعاتها باختلاف الجنس,كما يلعب التخصص الدراسي دوراً في تحديد موضوعات القراءة ودرجة القراءة.وتسهم الأسرة بدور كبير في تحفيز الأبناء على القراءة أو تثبيط هذا الحافز.من هذه المحددات جرى تطبيق البحث على عينة من طلاب جامعة دمشق المداومين في الكليات النظرية والعلمية في العام الدراسي 2006-2007م.وتوصل البحث إلى مجموعة من النتائج أهمها: 1- وجود علاقة مباشرة بين القراءة وثقافة الشباب,حيث أتت الموضوعات السياسية في المرتبة الأولى لقراء الصحف ثم العامة ثانياً والأدبية ثالثاً وكانت الرياضة للذكور رابعاً, في حين كانت الموضوعات الاختصاصية الأولى لقراء المجلات والكتب معاً,وهناك توافق بين الجنسين في قراءة المجلات حيث احتلت الموضوعات الفنية والأدبية المرتبة الثانية تلتها الاقتصادية المرتبة الثالثة والرياضة رابعاً ثم السياسة والأدب.ولقراء الكتب كانت على التوالي العامة ثانياً ثم الأدبية والسياسية رابعاً رغم توافق الجنسين على اعتبار السياسية ثالثاً. 2-هناك اتجاه للعزوف عن القراءة بين أوساط الشباب الجامعي في سوريا حيث أن 20%من طلاب جامعة دمشق لا يقرأ ون أي مصدر باستثناء المقررات الجامعية 3-نسبة القراءة بين الإناث أكثر ارتفاعاً عما هي عليه بين الذكور 4-كان التلفزيون والمحطات الفضائية من بين الأسباب الرئيسة للعزوف عن القراءة عند الشباب 5-هناك علاقة تناسب طردي بين ارتفاع مستوى تعليم الأبوين والتشجيع على القراءة 6-العاملون في قطاع الخدمات والقطاع الحكومي أكثر تشجيعاً للقراءة من القطاع الخاص والمهن الأخرى,والأمهات العاملات أكثر تشجيعاً على القراءة من ربات المنازل 7-البيئة الاجتماعية المحيطة بالشباب السوري غير مشجعة على القراءة.
  • Öğe
    الهوية الثقافية السورية بين (التعايش والصراع) في مرحلة (الثورة-الحرب) 2012-2020
    (soncag yayin evi, april.2020) SAMIR ALCHIKH ALI
    Abstract The thesis of cultural identity is a virgin topic in modern studies, writers and intellectuals have been busy with the stage of globalization and cultural conquest, through multimedia media, and the spread of social media, but with the Arab Spring revolutions, which started in 2011 AD, cultural identity has become a subject of great question, and this is trying The paper should show the relationship of the Syrian cultural identity and its social dynamics in peaceful coexistence and conflict, during the period of the Syrian revolution, and the change that it obtained by converting it into a war of mass destruction, which was started by the Assad regime, and with the help of Iran and Russia, with the aim of changing the map of social and cultural distribution in Syria, Redrawing the Syrian identity, and dispersal of the components of ethnic, religious and sectarian feuding, instead of peaceful coexistence prevailing for centuries
  • Öğe
    الأدب الشفهي العربي في ماردين
    (kriter, october 2019) SAMIR ALCHIKH ALI; SAMIR ALCHIKH ALI
    : تُعد الأمثال الشعبية من السمات الثقافية المشتركة بين جميع الشعوب , وتلخص الأمثال الشعبية تجربة وثقافة شعب معين ,على شكل حكمة فلسفية أو أحكام منطقية تستند الى ثقافة ومعتقدات هذا الشعب في قالب نثري تتطابق فيها الأوزان الشعرية بين المقدمة والخاتمة.تكمن أهمية الأمثال الشعبية بأنها ثقافة محلية تنتقل عبر الأجيال بالمشافهة,وتترسخ في ذاكرة الأجيال جيلاً بعد جيل .كما تعد الأمثال مادة خصبة وغنية للدراسة, تفيد في معرفة جوانب مختلفة من تطور المجتمع المنتج للمثل الشعبي, فالأمثال الشعبية تتناول جميع جوانب الحياة, وتشمل جميع الأنساق,والنظم الاجتماعية,والاقتصادية والسياسية والدينية, فهي تختزن التاريخ غير المكتوب لشعب ما أو مجتمع, في ذاكرته الحية عبر الأجيال. ويمكن القول أن دراسة الأمثال الشعبية تعد ميداناً مشتركاً لتخصصات عديدة في العلوم الاجتماعية والإنسانية,كالآداب واللغات والانثروبولوجيا وعلم الاجتماع والمنطق والتربية وعلم النفس وعلم الجمال..الخ ونظراً لأهمية الأمثال في حياة المجتمع المارديني,والتنوع الثقافي لهذا المجتمع,الذي يعد نموذجاً اجتماعياً وثقافياً فريداً لتعايش ثقافات فرعية حاضرة بقوة كالثقافة السريانية والكردية والتركية إضافة للثقافة العربية, فقد وقع اختيارنا على ادراسة الموضوع من خلال عينة عشوائية للأمثال الشعبية الماردينية,وتحليلها سيسيولوجياً,للتعرف على تجربة هذا المجتمع التاريخية والاجتماعية الفريدة في التعايش السلمي,ومعاناته عبر التاريخ, وخصائصه النفسية والاجتماعية.